"Duygunun ağır bastığı yerde akıl durur.

Mesela Yunan mitolojisine göre Oidipus (Sofokles), Kral olan babasını öldürüyor. Tabi babası olduğunu bilmiyor. Sonra kralın eşine aşık oluyor. O da Oiipus'a aşık oluyor. Aşık olduğu kadınla (ki bu annesi oluyor) evleniyorlar ve ondan çocuğu dünyaya geliyor. Sonra mitolojiye göre Tanrılar kendisine, eşinin, aslında annesi olduğunu söylüyor. Hakikatı öğreniyor sonsuz bir acı. Bu bir tragedya oyunu olarak sahneleniyor.  

Ben herhangi bir konunun uzmanı olacak yapıya sahip değilim.

Kim diyor, Zonguldak'ta doğma büyüme, dünyaca ünlü bilim insanı...

Ve devam ediyor:

Aklı kullanmadığımız zaman facia(tragedya) dediğimiz olaylar vuku buluyor.

Öyle bir sonuca ulaşıyorsunuz ki buradan çıkış yok.

Dinin özellikle de Müslümanlığın en önemli iki sütunu(temel direği) vardır:

1) Allah'ın birliği, tekliği

2) Onun kurtarıcılığına kesin güven.

Buna umut diyoruz.

Umut bir imandır.

Umudun dünyevi veçhesi(yönü) beklentidir.

İnanmayan kimselere söylüyorum!

Umut lafını kullanmasınlar, kendileriyle çelişirler. Onlar beklentiden bahsetmeleri lazım.

Umut son derece dini bir deyiştir.

Aslında ummak, ümit etmek vardır, umut uydurukçadır.

Umutsuz olmak, çıkışı olmayan bir kuyu, bir deliktir.

Müslümanlıkta facia, tragedya yasaktır.

Çünkü umut vardır.

Umudu yitirmek, şirk koşmanın paralelindedir."

***

Böyle diyordu, Zonguldak'ın gururu Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı.

Peki Teoman Duralı Hoca kimdir?

1947'de Alman anne ve Zonguldaklı babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Çocukluğu Kozlu Kılıç mahallesi ve Çatalağzı sokaklarında oynayarak geçmiş. Kendi tabiriyle orta okul yıllarına kadar hiç bir dersi sevmemiş, ailesinin çabalarına rağmen ders çalışmaktan nefret etmiş. Hiç kitap okumamış. Ta ki Almanya'dan gelen bir akrabasının getirdiği Atlas kitapçığına kadar. O hediye onun için dönüm noktası olmuş.

Bugün doğduğu memleket olan Zonguldak'ta pek bilinmese de bilim dünyasında felsefe profesörü, biyolog, akademisyen ve düşünür olarak çok saygın bir yere sahipti o.

Akademik başarılarını, eserlerini, fikirlerini burada detaylıca yazmaya gerek yok. Biraz merak eden, kolaylıkla öğrenebilir.

Sadece rastgele dinlerken not aldığım yukarıdaki küçük bir fikir demeti, onun ne kadar önemli fikir adamı olduğunu gösteriyor.  

Garipoğlu'nun mezarında bir garip olay... Garipoğlu'nun mezarında bir garip olay...

Teoman Hoca, 74 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Peki değerini bildik mi?

Daha doğrusu yaşarken, ondan yeterince istifade edebildik mi?

Kaç kez Zonguldak'a davet edip engin görüşlerinden istifade etmenin yollarını aradık?

Hangi bürokrat, hangi siyasetçi ya da üniversitemizdeki akademisyenlerden hangisi onu Zonguldak halkıyla kucaklaştırdı. Yapan olduysa, çabalayan çıktıysa onları huzurunuzda alkışlıyorum. Fakat bendeniz, 15-20 yıldır Şaban Teoman Duralı'nın adını Bilim Sanat Merkezi'ne(BİLSEM) ve bir okula verilmesi dışında duymadım.

Acaba, Şaban Teoman Duralı hocamız, karısını aldatmakla suçlanan bir adamın canlı yayına bağlanıp pişkince "Öncelikle kestane balının diyarı Zonguldak Gökçebey Pazarlıoğlu köyünden tüm dünyaya selamlar" sözleri kadar gündemde yer tuttu mu?

Halk absürd şeyleri istiyor, medya yer veriyor.

Yazımın başındaki sözleri, onun kültür kanalı TRT 2'deki bir söyleşisinden not ettim. Bugün öğle saatlerinde dikkatimi çekince bir çırpıda buraya kaydedip sizlerle paylaşmak istedim.

Bu vesileyle Pazarlıoğlulu Fehmi kadar olamasa da Şaban Teoman Hoca'nın hakkını Zonguldaklı hemşerilerine bir nebze de olsa teslim etmiş olalım.

Kim bilir belki, günün birinde belediyemiz, üniversitemiz veya diğer resmi kurumlarımız, nadide bilim insanının adını doğduğu topraklarda yaşatacak kararlar alırlar.

Allah rahmet etsin, mekanı Cennet olsun.

 

Editör: TE Bilisim