İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük Peygamber (asm), bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye “Mevlid Kandili” denir.
Mevlid Kandili Hz. Peygamberi (asm) anlama ve anlatmaya vesile olmalıdır. Sadece 'kızını diri diri toprağa gömen baba'nın hikayesini hatırlamak, Mevlit Kandilinin önemini anlamamıza ışık tutacaktır.
Mevlid Kandili insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet olan rahmet elçisi Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme mevsimidir.
MÜJDELENMİŞ DOĞUM
Cenab-ı Hak peygamberlerini gönderirken gerek doğumlarından önce, gerekse doğumlarından sonra onları bir takım mu’cizeler ve peygamberlik âlametleriyle göndermiştir. Hatemü’l-Enbiya olan Peygamberimiz (asm) için de böyle olmuştur. Bir başka ifade ile içinde yaşadıkları coğrafya ve halk hazırlanmıştır.
Hz. Âmine, Peygamberimizi (asm) dünyaya getirir getirmez bir ses: “Şüphesiz sen bu ümmetin seyyidine hamile kaldın, O’nun (asm) ismini Muhammed koy” diyordu. Hz. Âmine, çocuk doğar doğmaz, çok sevdiği ve kurbanlık develerle kurtarıp sonra da kaybettiği oğlu Abdullah’tan dolayı gönlü hüzünlü Abdülmuttalib’e “bir oğlun oldu, gel de gör.” iltifatında bulunarak onu, torununu görmesi için çağırdı. Doğum evine koşarak gelen Abdülmuttalib, torununu kucağına alarak sevdi ve âdeti üzere Kâbe’ye götürüp tavaf ettirecekti. Hz. Âmine, Abdülmuttalib’e, duyduğu sesi, doğum anındaki gördüğü olayları anlatarak isminin Muhammed (asm) konacağını hatırlattı. Abdülmuttalib O’nu (asm) Kâbe’de tavaf ettirdikten sonra ismini Muhammed (asm) koymuştu. Orada bulunanlar merakla Abdülmuttalib’e “Bu çocuğa niçin atalarının adını koymadın da Muhammed (asm) koydun?” diye soruyorlardı.
O da: “Allah’ın ve insanların O’nu (asm) övmesi için” cevabını vermişti.
Mevlid Kandili’nde Hz. Peygamberi (asm) hatırlamak, O’na (asm) salâtü selâm okumak ve Kâinatın Efendisini (asm) tefekkür etmek geceyi ihyada yapılması gereken en önemlisidir. Ayrıca O'nun sabır, hoşgörü, merhamet, alçak gönüllük gibi yüksek insani öğretilerini tatbik etme gayretinde bulunmaktır. Çünkü; Cenab-ı Hak: Kendi rızası için Hz. Peygambere (asm) itaatı, kendine itaat olarak kabul etmektedir. Bu vesileyle bütün Müslümanların kandilini tebrik ederken Kandilin, insanlığın İslâm’ın fecrinde uyanmasını niyaz ediyoruz.
KIZINI DİRİ DİRİ TOPRAĞA GÖMEN BABA...
Bir gün bir sahabe, Bir Cuma günü Cuma namazına yetişmek için mescide doğru koşmaya başlar. Mescide varan sahabe abdest almak için çeşmeye yaklaşır, ayakkabısını çıkarırken birde bakar ki hiç farkına varmadan bir karıncayı ezdiğini farkeder. Ağlar sahae, farkına varmadan bir karıncayı ezdiği için ben bunun hesabını yarın mahşer de nasıl vereceğim diye hüngür hüngür ağlamaya başlar.
Peygamber Efendimiz’in huzuruna gelir, Ey Allah’ın Resulu;
– Cuma namazına yetişmek için mescide doğru koşmaya başladım hiç farkına varmadan bir karıncayı ezerek öldürdüm. Bunun hesabı ağır mı diye ağlayarak sorar. Peygamber Efendimiz s.a.v ;
– Ey ashabım sen şimdiye kadar bundan daha ağır bir suç işledin mi?
– Ya Rasulallah, Ben kızını diri diri gömen bir babayım, der sahabe.
– Peygamber Efendimiz sorar, nasıl yaptın anlat.
– Ya Resulallah; Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesine, “bunu giydir, dayısına götüreceğim” dedim. (Kadın bunun ne demek olduğunu iyi bilirdi. Ciğerparesi, biricik evladı biraz sonra bir kuyuya atılacak ve orada çırpına çırpına can verecekti. Ne var ki, kadının böyle bir canavarlığın önüne geçme imkanı yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağlayıp kanlı gözyaşı dökmekti). Hanımım dediğimi yaptı.
Çocuk gerçekten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıl koşuşuyordu. Çocuğun elinden tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam kuyuya bakayım derken onu kuyuya yuvarladım.
Fakat her nasılsa, eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da “Babacığım üzerin toz oldu” deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir daha yuvarlardım ve onu diri diri toprağa gömdüm.
İslam Güzelleştirir
Adam bunu anlatırken Sevgili Peygamberimiz ve yanındakiler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi “Be adam, Rasulallah’ı çok üzdün” deyince, Efendimiz, adama “bir daha anlat” dedi. Adam olayı bir kere daha anlattı. İki cihan güneşi Peygamberimizin gözlerinden süzülen yaşlar mübarek sakalından aşağıya damla damla akıyordu.
Peygamber Efendimiz olayı tekrar tekrar anlat deyince bunu anlatmaya çalışıyordu. “İşte siz İslam’dan önce böyleydiniz. Kızını diri diri toprağa gömen kimselerdiniz. İslam öncesi kömür ve demir gibiydiniz. Şimdi ise altın ve elmas gibisiniz.
Dün kızını diri diri gömen biri bugün bir karıncayı ezdiği için onun hesabını yapıyor. İşte size getirdiğim Din budur. Tekrar tekrar anlattırdım ki, İslam’ın size kazandırdığı insanlığı, güzel özellikleri bir kere daha hatırlayın. Müslüman olduğumuz için binlerce kez şükürler olsun.
İşte böyle bir peygamberin ümmeti olarak Mevlit Kandili deyince en çok bunları hatırlamalıyız...