E Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda mahkum olan eşini ziyarete gelen kadın, Xray cihazından geçerken cihaz alarm verdi. İddiaya göre, pantolonunu çıkarmasını söyleyen memurlarla kadın tartıştı. Bir süre sonra bayram ziyareti için geldiği eşiyle görüşen kadın, yaşadıklarını kocasına anlatınca olanlar oldu. Sinir krizi yaşayan mahkum, telefon görüşmesini dinleyen ceza infaz koruma memuruna hakaret etti.
Kendisine bariz şekilde küfredildiğini tutanak altına alan memur konuyu yargıya taşıdı. Sulh Ceza Mahkemesi, 'kamu görevlisine hakaret etmek' suçundan mahkuma 10 ay hapis cezası verdi. Kararı sanık hükümlü temyiz edince devreye Yargıtay 18. Ceza Dairesi girdi. Daire kararında; Ceza infaz kurumlarında telefonla görüşme hakkının, 5275 Sayılı Kanun'un 66. maddesi ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'le verildiğine dikkat çekildi.
Kararda, "Ceza infaz kurumlarında yapılan dinleme işlemi, kanuna dayalı idari tedbir niteliğindedir. İdari tedbir niteliğindeki bu dinlemeden elde edilen kayıtların, adli dinlemelere ilişkin 5271 sayılı CMK'nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlar arasında da bulunmayan hakaret eyleminin gerçekleştiği yönünde hukuka uygun bir delil olarak nitelenemeyeceği gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır." denildi.
Dairenin bozma kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz edince devreye Yargıtay Ceza Genel Kurulu girdi. Genel Kurul üyeleri; ceza infaz kurumlarında yapılan telefon dinleme işleminin 'kanuna dayalı idari tedbir' niteliğinde olduğu ve idari tedbir niteliğindeki bu dinlemeden elde edilen kayıtların, sanığın işlediği kabul edilen hakaret suçuna yönelik hükme dayanak yapılıp yapılamayacağını tartışmaya açtı. Kurul, oy çokluğuyla cezaevlerinde yapılan telefon görüşmelerinin delil niteliğinde olduğuna hükmetti.
Kararda şöyle denildi: "Somut olayda ceza evinde suç işlenmesinin önlenmesi, düzenin ve disiplinin temini gibi nedenlerle gerçekleştirilen uygulama sonucu elde edilen görüşme kayıtları, adli dinlemelere ilişkin ve bir koruma tedbiri niteliğinde olan CMK'nın 135. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, sanığın ceza evinde tutulmasının doğal bir neticesi olarak elde edildiğinden yasal niteliğe sahiptirler. Belirtilen şekilde elde edilen delillerin kullanılmasının yasaklanmasına dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. CMK'nın 217/2. maddesi anlamında hukuka uygun olarak elde edilen bu delil ile kendisine karşı sarfedilen hakaret sözlerini bizzat duyan mağdurun beyanları, yüklenen suçun ispatı için mahkemece kullanılmalarının önünde bir engel olmadığı kabul edilmelidir.
Aksi hâlde telefon görüşmesi yapan ve konuşmalarının kayıt altına alındığını bilen her hükümlünün dinlemeleri gerçekleştiren kamu görevlilerine serbestçe hakaret edebileceği gibi hukuken kabulü mümkün olmayan bir durum ortaya çıkacaktır. Somut olayda sanığın eşinin daha önce yaşadığı bir olaya ilişkin durumun kendisine yanlış aktarılmış olması da kamu görevlisi mağdur açısından haksızlık olgusunu ortadan kaldırmamakta olup, telefonu dinlemekte olan kamu görevlisi mağdurun onur, şeref ve saygınlığının korunması gerekmektedir. Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir."