Bazı konular var ki "Böyle şeyler ancak Zonguldak'ta olur" dedirtiyor.
Bu şehirde kısır tartışmalardan mı, küçük olsun benim olsun mantığından mı bilmiyorum, çok basit meselelerde boğulup kalıyoruz.
Dönüp dolaşıp aynı konuyu yazıyoruz.
Çünkü daha açılmadan dalgadan dolayı Kilimli sahil yolu ikinci kez ulaşıma kapandı.
Eğer Karadeniz'in hırçın dalgalarına karşı korumazsak, yani dalgakıran yapmazsak ayda bir yol ulaşıma kapanır durur.
Olayın en üzücü kısmı ne biliyor musunuz?
Ulaştırma bakanının dalgakıran için proje talimatı vermesine rağmen milletvekilleri ve teşkilatlardan konuyu ciddi manada takip eden çıkmaması...
Konunun canlı tanığı İnağzı Kalkındırma Güzelleştirme Derneği Başkanı Ahmet Kurt. Hani, kimin başı sıkışsa yardım için başvurduğu bizim Tonyalı Ahmet ağabey. İnağzı'nda cami dernek başkanı olarak başladığı sivil toplum işini mahalle ve kent sorunlarına dokunacak kadar yükseltmiş bir şahsiyet.
Ahmet ağabey sahil yolunun içler acısı halini görünce çok öfkelenmiş.
Neden STK başkanı olarak konuya bu kadar duyarlı, müsaadenizle onu da anlatayım:
TCDD, İnağzı durağını, Kapuz ve Kilimli duraklarının yakın olması gerekçesiyle iptal etmesi üzerine bizim Ahmet ağabey Ankara'nın yolunu tutmuş. Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın makamına çıkmış. İnağzı durağının açılması gerektiğini ve durağın hemen yanı başında bulunan doğa harikası İnağzı mağarasının turizme kazandırılmasını talep etmiş. Hatta İnağzı mağarasının doğal güzelliğini içeren görüntü kaydını takdim etmiş.
Ahmet Kurt, bununla yetinmemiş, yapım aşamasındaki Kilimli sahil yolunun Karadeniz'in dalgalarına karşı önlem alınmasını istemiş. Bakan beye Uzunkum ile Kilimli arasında yolu korumak için 5 ader dalgakıran inşa edilmesini önermiş. Bakan Yıldırım kendisine hak vermiş ve makamına çağırdığı emri altındaki görevliye dalgakıran için proje hazırlanması talimatını vermiş.
Buraya kadar her şey normal.
Vatanına milletine, çevresine ve yaşadığı beldesine karşı duyarlılık gösteren güzel bir vatandaşlık örneği. Ayrıca alkışlanması gereken bir sivil toplum önderliği. Gösterdiği çabaları için kendisine teşekkür ediyoruz.
Fakat anormallik bundan sonra başlıyor.
Benim asıl irdelemek istediğim nokta burası çünkü.
Neyse konuya dönelim:
Başkan Kurt, Zonguldak'a döndükten sonra iktidar partisinin milletvekiliyle görüşerek takipçi olmasını rica ediyor. Milletvekili de Karayolları Kastamonu Bölge Müdürlüğü'ne gideceğini ve bu konuyu ileteceğini söyledi.
Sonra ne oldu?
Hiçbir şey...
Ne takip eden, ne de projenin akıbetini soran?
Hadi Zonguldak'ta iktidar kanadı, 'netice alıcı' takibi ihmal etti. Peki muhalefet partileri, STK'lar ne yaptı? Sokak köpekleri için bir araya gelen bir çok dernek, Kilimli sahil yolu için neden güç birliği yapmadı?
Ahmet ağabey sahil yolunun halini görünce haklı olarak öfkelenmişti. Bu konuda görevini yapmayanları Cumhurbaşkanına şikayet edeceğini söylüyordu.
KILIÇDAROĞLU'NA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU
Yeri gelmişken Ahmet ağabeyle ilginç bir anımı anlatayım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2010'lu yılların başında madenci anıtında mitinge gelmişti. Kılıçdaroğlu, canlı yayınların da çektiği mitingde, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik nahoş sözler sarf etmişti. (Nahoş dediysem küfür anlamına gelen sözlerdi)
Sonradan kendisi mikrofonlarımıza, başbakana küfür maksatlı çirkin sözler sarf etmediğini söylese de miting sırasındaki sözleri kamuoyunda küfür olarak algılanmıştı. Haberi görünce çılgına dönen Ahmet ağabey "Milleti temsil eden Başbakana nasıl küfredilir?" diye tepki göstermişti. Ahmet ağabey bununla yetinmeyip Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda dahi bulunmuştu. Bunun haberini de ben yapmıştım. Sonradan öğrendiğime göre Cumhuriyet Savcılığı takipsizlik kararı vermişti.
Şimdi aynı Ahmet Kurt, uyarmasına rağmen Kilimli sahil yolu için görevini yapmayanlara ateş püskürüyor. Bununla yetinmeyip "Görevini yapmayanları Cumhurbaşkanımıza şikayet edeceğim" diyor.
Her şey bir tarafa, sahil yolu için acilen dalgakıran yapılması gerekiyor.
Bugüne kadar geç kalınmış olabilir. En azından bundan sonra adım atılmalı ki emekler zayi olmasın!
GÜNDE 5 SAATİMİZ MOBİL TELEFONLARDA GEÇİYOR
Mobil uygulamaların kullanımını takip eden App Annie isimli şirketin yaptığı araştırmaya göre insanlar günde ortalama 4,8 saati mobil telefonlarında geçiriyormuş.
Haberi görünce pek şaşırmadım.
Ancak geleceğimiz adına üzüldüm. Kendim başta olmak üzere duyarsızlığımıza öfkelendim.
Kendi adıma ve çevremde gördüğüm kadarıyla hepimizin elinde cep telefonu... Adeta bütün hayatımızın odak noktasına yerleşmiş, hepimizi esir almış durumda.
Bir iyilik için her gün 10 dakika fedakarlık istense yapmayız. Ama cep telefonunda sanal alemde saatlerce vaktimizi heba ederiz.
Mutlaka bir gün, belki bugün, belki yarın, belki yarından da yakın bir sürede ölüm gelip kapımızı çalacak. O anda "Bugün Allah için ne yaptın" deseler?
Günde 5 saat internette dolaştım mı diyeceğiz?
'Verdiği sonsuz nimetlere teşekkür kabilinden Allah için günde 5 saat değil, 1 saat ibadet et' deseler asla yanaşmayız.
Fakat cep telefonunda saatlerce vakit geçiririz.
Yazıklar olsun bizlere...
Yüce Yaradan, bizim gibi nankör kullarına yine merhamet ediyor.
Biz ise bunu bile düşünmekten aciziz.
İşte buna yanarım.