Gündem

En acı gerçek bu!

Ne kadar çok vedalarla karşılaşıyoruz bu aralar!

Üstelik ansızın öğrendiğimiz vedalar...

Hani bazen işinizi, şehrinizi, mahallenizi değiştirirsiniz. Çeşitli  ayrılıklar yaşar, sevdiklerinize veda edersiniz. Bir hüzün kaplar yüreğinizi. Oysaki geçici bir ayrılıktır bu...

Peki ya ansızın vefat haberini aldıklarımız...

Bir daha göremeyecek olduklarımız...

Asla kavuşamayacaklarımız...

Hele o 'keşke'lerimiz...

Ahret inancı da yoksa bir yürekte, insanın sevdiklerini sonsuza dek göremeyecek olma ihtimali bile; cehennem ateşi gibi yakar sineleri!

Ne ağır, ne hazin bir vedadır bu.

Bir elveda bile diyemeden, göçen göçene...

***

Ölümün acısı teselli edilmez, yaşanır.

Koronanın hayatımıza girdiği son bir kaç yıllık zaman diliminde ne çok vedalar yaşamaya başladık. Her gün, 3-5 tanıdığımızın vefat haberiyle güne uyanıyoruz. Kaç tane genç, yaşlı tanıdığımızı yitirdik, sayısını bile hatırlamıyoruz. En kötüsü de artık bu vedaları kanıksar olmamız...

Eskiden bir genç öldüğünde bir ay konuşur, acısını günlerce yüreğimizde hissederdik. Şimdi bir değil 10 tane genç arkadaşımızı kaybediyoruz, ilk günkü şokun ardından ertesi gün her şeyi unutuyoruz.

Gazeteci meslektaşımız Ferdi'yi toprağa vereli neredeyse 1 yıl oluyor. Bürosunda beyin kanaması geçirmesi sonucu genç yaşta yitirmiştik onu. Geride kalan bizler ne yapıyoruz? Sanki hiç ölüm olmamış, biz hiç ölmeyecekmişiz gibi davranmaya, inatla deve kuşu misali başımızı kuma gömmeye devam ediyoruz.

Onun peşinden genç, yaşlı daha nice tanıdık göçtü bu diyardan. Ve işin en kötüsü de bu ölümleri normal karşılar olduk. Sadece ölenin ailesi yanıyor. Ötekiler "Hay Allah, o da mı öldü" deyip geçiyor. Son kez veda edemeden, "Hakkınızı helal edin" diyemeden, göçen göçene...

Taa, liseden Emin diye arkadaşım vardı. Dünyalar güzeli iki kız babasıydı. Yıllar önce memlekette karşılaşmıştık. Hayat meşgalesi derken epeyidir görüşememiştik. Bir gün öğrendim ki, kanser onu da aramızdan çekip almış! Bir rastlantı sonucu öğrendiğim vefat haberiyle nasıl sarsıldığımı anlatamam!

Böyle yüzlerce örnek yazabilirim buraya.  

Bazen koşuşturmaca arasında yitip gidenleri duydukça, "Acaba değiyor mu" diyorum. Bu geçici ve kısa bir hayat için ölümsüzmüşçesine başımızı kuma gömmeye, kalp kırmaya değiyor mu? Ama neylersin, hamurumuzda vefa olduğu gibi vefasızlık, iyilik olduğu gibi kötülük, yüce gönüllülük olduğu gibi kıskançlık ve geçimsizlik gibi bir sürü tezat duygular bir arada bulunuyor.

Korona belası dünyamızı sardı saralı manzara böyle maalesef. Etrafımızdaki vefatların büyük bölümü salgın hastalıktan kaynaklanıyor elbette; ancak kalp krizi, tansiyon, beyin kanaması ve kanser gibi etmenleri de göz ardı etmemek gerekiyor.  

Bu tablo gösteriyor ki, hayatımızda bir takım imkanlarımız artsa da stres ve doğal olmayan ürünlerle düzensiz beslenme kaynaklı hastalıklar da sağlığımızı ciddi boyutta tehdit ediyor. Bu noktayı da unutmamak gerekiyor.

ZONGULDAK, KORONA VE AŞI

Öte yandan Zonguldak'ta son günlerde covid-19 vakaları ciddi artışta. Vatandaşlar ise günlük meşgale derdinde. Maske, mesafe kuralı göz ardı edilmekte.

Yine de derdimiz, sıkıntımız ne olursa olsun, 'önce sağlık' demeliyiz. Başka türlü bu illeti yenemeyiz.

Aşı noktasında Zonguldak'ın iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre Zonguldak, 2 kez aşı yaptıran 18 yaş üstü nüfusun en fazla olduğu iller arasında yer alıyor. Bu da Zonguldak adına güzel bir gelişme. En azından aşı karşıtlığı gibi bir durum söz konusu değil.

Peki aşı olmayan kişiler yok mu, var elbette. Fakat bunlardan koronaya yakalananların nasıl pişman olduklarını bizzat müşahede ediyorum. Bunu da, 'Zararın neresinden dönsek kârdır' veya 'Bir musibet, bin nasihate bedeldir' açısından önemli buluyorum. 

Sözün özü;

Sevdiklerimizin kıymetini bilelim. Kendi elimizle sağlığımızdan olmayalım. Bu kısacık hayatı kendi kendimize dar etmeyelim.

Hiçbirimiz bu hayatta vazgeçilmez değiliz.

Her şeyden önce, 'neydim, ne oldum değil; ne olacağım' demeyi bilmeliyiz.  

Kusura bakmayın.

İç karartıcı bir konu olduğunun farkındayım.

Ama ne yapayım, en acı gerçek bu!

Bu dünyada ölümden başkası yalan.