Önemli adamın biri emekli olmuş. Ona buna emir verme olanağını yitirmiş. Ne karşısında saygıyla ayakta duranlar, ne bir yere  girerken saygıyla ayağa kalkanlar... Kimsenin artık iplediği yokmuş emekliyi. Adam bu ilgisizlik karşısında bunalmaya başlamış.

O tarihte Eminönü Yeni Cami helalarının(tuvalet) bekçisi yokmuş. Herkes rastgele ibrikleri alıyor-bırakıyormuş. Hemen bu boşluğu değerlendiren önemli! orada kendine bir yer bulup, ibrikçiliğe başlamış.

Sıkışanlar hızlıca önüne gelip ibriklerden birine uzandılar mı, oturduğu yerden:

- Bırak onu öbürünü al, dermiş...

Öbürünü alan olursa:

- Bırak onu, diğerini al...

Böylece emir verme özlemini rahatlatırmış.

Eskiler bu hikâyeden kinaye, ona buna gereksiz yere emir vermeye kalkanlara İbrikçi başılık yapma derlermiş. Küçük ve ezik insanlarda çok rastlanır bu duyguya. Ellerine fırsat geçti mi, önemlerini kanıtlamak için yapmadıkları şey kalmaz.

Tipik bir bürokrat hastalığıdır esasında.

Buna eziklik duygusunun dışa vurumu veya "yapamazsın, edemezsin, başaramazsın" denilerek büyüyen kişiler arasındaki bastırılmış duyguların, bir makama geldikten sonra patlak vermesi de diyebilirsiniz.

Bir tane İbrikçi başı da buralarda var.

Kendisinden görevi icabı çok basit bir talepte bulunmuştuk.  

Söz sahibi ya.

Talebimizi yapmadığı gibi cevap verme nezaketinde dahi bulunmadı.  

Ne denir, şimdi buna?

Bürokratik engel mi, yoksa İbrikçi başılık mı?

Kim bu derseniz, orası şimdilik bizde kalsın.

Olur ya, belki gerçekten bir iletişim kazası yaşanmıştır. Zaten maksat isim değil, maruz kaldığımız ayrımcı tavır ve engeldi, o da İbrikçi başıyı hatırlattı işte.

Allah İbrikçi başına rahmet etsin, taksiratını affetsin.

MİTHATPAŞA, DÖNÜM NOKTASI OLACAK

Zonguldak'ın en önemli sorunlarından biri işsizlik, diğeri ulaşım sorunudur.

Şehrin coğrafi yapısının zorluğu, siyasi ve bürokratik yetersizlikler, Ankara nezdinde güçlü Zonguldak lobisi oluşturamamak, birlik beraberlik ve dayanış kültürünü sağlayamamak gibi nedenlerle Zonguldak'ın temel sorunları bugüne kadar çözüme kavuşturulamadı.

Bugün iktidar desteğiyle (Örn. Çevre Şehircilik, Ulaştırma Altyapı Bakanlıkları...) kent merkezindeki bazı projelerin hayata geçirilmeye başladığını sevinerek görüyoruz. Çünkü ülkemizi/şehrimizi/beldemizi hangi parti idare ederse etsin, milletin vergisiyle yapılan  hizmetlerden bizlerin ve çocuklarımızın istifade edeceğini, -aklını ideolojiye kaptırmayan- herkes biliyor.  

Zaten demokrasilerde asıl olan da bu değil midir?

Biz Zonguldak Press olarak eğriye eğri, doğruya doğru diyoruz.   

Fakat kırıcı ve yıkıcı bir dili değil, yapıcı bir üslubu benimsiyoruz.

Zaten 'dördüncü kuvvet medya' denilen basının sorumlu yayıncılık anlayışı da bunu gerektiriyor.

Zonguldak'taki ulaşım konusuna dönecek olursak;

Geç kalınmış olsa da Zonguldak'ta önemli bir ulaşım sorunu çözülüyor ve bence kent merkezindeki ulaşım/trafik sorununun çözümü adına dönüm noktasıdır.

Kış yüzünü gösterdi... Kış yüzünü gösterdi...

Son 15 yıldır Zonguldak kamuoyunun merakla beklediği Mithatpaşa tünel projesinden bahsediyorum.  

Ak Parti İl Başkan Yardımcısı Muammer Avcı, sosyal medya sayfasından projenin hayata geçmesi için son 45 gün kaldığını duyurdu. Bu açıklama, projenin bitmesini iple çeken Zonguldaklıları oldukça heyecanlandırdı.

Nasıl heyecanlandırmasın ki?

Yılların çile dolu Zonguldak - Kilimli yolu, artık 5 dakikaya düşecek. Otobüslerle balık istifi yolculuk yapmak, ağır tonajlı kamyonların arkasında kaplumbağa hızıyla yol almak son bulacak.

Anlayacağınız, Zonguldak Gazipaşa caddesine girmeden İkinci makas mevkisinden Kilimli istikametine 5 dakikalık sürede ulaşım imkanı sağlayan Mithatpaşa hayaline sayılı günler var!   

Kentin en önemli ulaşım sorununun çözülmesinde emeği olanlara teşekkür ediyorum.

DÜNYA SÜRGÜNÜ BİTEN ŞAİR

Adını ilkin meşhur Mona Roza şiiriyle duymuştum. Niğde'de üniversite öğrencisiyken dikkatimi çekmişti. Birkaç kitabını daha okudum. Çok etkileyiciydi. Nasıl olduysa yıllar sonra 16 Kasım tarihli son yazımda ünlü şair ve düşünür Sezai Karakoç'un bir görüşüne yer veriştim. Karakoç'un, "Aslan, her şeyden önce kendini ormanların başı olarak bilir. Buna inanır ve bunda samimidir. İlkin aslan olmalı; bunun için de aslan olduğuna inanmalı, aslanın yuva şartlarını kurmalı, aslanın eğitim sistemlerini benimsemeli; çocukları aslan sütü olan 'hakikat'le beslemelidir." sözleriydi.

Aynı gün Sezai Karakoç'un vefat haberi geldi. Nutkum tutuldu. O tam bir aydındı. Sadece kendisini değil, asıl etrafını aydınlatan bir mum gibiydi. Ödüle, övgüye, gözü tok bir şairdi.

Mona Roza şiirinin şairi, sırlarıyla dünya sürgününden kurtuldu.

Diriliş şairinin şu mısralarını unutmak mümkün mü?

"Senin kalbinden sürgün oldum ilkin

Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği

Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında

Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layık olmasam da

Uzatma dünya sürgünümü benim

***

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır

Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır

Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır

Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili, En sevgili, Ey sevgili"

Yattığın yer nur, mekanın Cennet olsun, ey güzel şair!

 

NOT: Düzce'ye bağlı Çilimli'de meydana gelen deprem yürekleri hoplattı. Neyse ki can kaybı olmadı. 10-15 kişide panik atak gelişmesi dışında hasar gözükmüyor. Dilerim Allah'tan aziz milletimiz afet ve belalardan muhafaza olunur. Düzce ve Çillimli halkı başta olak üzere tüm milletimize geçmiş olsun dieklerimi illetiyorum. 

 

 

 

 

Editör: TE Bilisim