Çaresizce

Çaresizce parçalanmış bedenlerin savrulduğu bir yeryüzü.. 
İnanılmayacak kadar sevmiş insan cellatlarını.
Kahrolası şu cahil insan.
Basmakalıp düşüncelerine sarılmış.
Bir kurtarıcı olarak görüyor,
İnsanı, insan.
Kafamı nereye çevirsem. 
Aynı insan.
Nefsinin kölesi ve ruhunu bedenine dikmişliğiyle sevmiş,
Et yiyen ve kan döken cellatlarını.
Cellatlar da sevmez, özgür ruhlu insanları.
Ya da çok düşüneni..
Ya da isyan bayrağını çekenleri..
Aslında cahil insanda sevmez,
Celladına kılıç çekmiş özgür fikirlileri.

Çaresizce parcalanmış düşüncelerin savrulduğu bir yeryüzü.
Vergisi kadar pahalı.
Yaşamak kadar da zor.


 

Gökyüzüne Elma Ağaçları Diktim

 

Gökyüzüne elma ağaçları diktim.
İnsanoğlu elleriyle dokunmasın..
Koparmasın.
Ve hatta hiç mi hiç almasın avuçlarına,
Adem gibi. 
Bile bile yürümesin nefsinin ateşinde, 
Havva gibi.

Gökyüzüne elma ağaçları diktim.
Kopmasın Havva 'dan Adem,
İki yüz sene.
Ayrı kalmasın bir beden,
Kaburga kemiğinden.
Ve bilsin, 
Ve unutmasın ki,
Bir bedeni var edendir.
Bir TEKVİN.

Gökyüzüne elma ağaçları diktim.
Bedbaht, zavallı, aciz şeytanı bilmesin insan.
Nefsi dokunmasın yüreğine.
Bilsin. 
Onu en iyi bileni,
Onun için en iyisini isteyeni, 
Ve unutmasın yaratan TEKVİN 'i


 

Kadıoğlu mozaiklerini kaleme aldı Kadıoğlu mozaiklerini kaleme aldı

Zeynep ile Mahir

 

Dik durdu adam; Gökyüzünü yokladı.
Derin bir nefes sonrası..
Sitemlerini döktü, sıktığı elleriyle.
Hani demirden şu tren varya.
Şu demirden tren.
Aldı gitti geleceğini..
Zaman denen oyuna kaybetti.

 

Şu kirli sakallı, gözü yaşlı yiğit.
Çekildi kenara kocaman bedeniyle.
Oturdu taştan, betondan yere.
İki elini de yumruk yapmış,
Oturduğu yere baskı yapıyor, bir yandan da gözyaşlarını akıtıyordu koca bedeninden.

 

Kaçırılmıştı geleceği.
Fakir oğlan, zengin kız oyunu bir daha tecelli etmişti.
Belki yetişseydi.
Koca bedeniyle tutardı,
O koskoca demir yığını treni.
Tutardı bırakmazdı ellerinden geleceğini.
Savaş açardı onu ayıran celladına,
Ayırmazdı bir demir yığını,
Mahir'inden Zeynebini .

 

Şu raylar şimdi sırat köprüsü misali.
İnce, uzun.
Bir insan bir kez sıratta yanar.
Bir Mahir şuan bin sıratta yanıyor. 
Zeynebini kaybetmiş, kaybetmeye devam ediyor.

 

Zeynep..
Yeşil gözlü,
Sırma saçlı,
İnce belli Zeynep.
Mahir'inden uzaklarda, kaçırılan Zeynep.

 

Şimdi iki beden.
Biri duvara yaslanmış,
Diğeri ayrılık treninin vagonlarına..
Kaç destan yazılsa nafile.
Yine kazanmıştı bir cellat.
Kıymıştı,
Ayırmıştı,
Parçalamıştı Mahir'inden Zeynebini,
Zeynep'ten Mahir'ini..

Editör: TE Bilisim