Kar taneleri gibi akıyoruz

Karaelmas diyarı Zonguldak'a nihayet beyaz güzellik uğradı.

Yüksek kesimlere sürekli yağıyordu da kent merkezinde kar görmeye hasret kalmıştık doğrusu.

En çok da çocuklar...

Ah çocuklar.. Bir tanesi de benim başımda var.

Meteoroloji'nin 'Zonguldak'a kar yağacak' lafını duydu mu evimizde kâbus -tatlı telaş mı desem- başlıyor.

Gece boyunca kar yağışına bakacağım diye kaç kez cam açılıyor, sayısını bilmiyoruz.

Tabi evin içi buz gibi oluyor.

Çocuksu kar heyecanından olsa gerek, kabaran doğalgaz faturası nedeniyle harçlığını kesmekle savurduğun tehditler de(!) durdur(a)mıyor bizim afacanı. 

Gece sokak lambası ışığında az bir kar yağmaya görsün, çoktan camı açmış...

Yağdı yağacak derken, bugün hatırı sayılır kar yağdı şehrimize.

Konumuz zaten Emrullah'ın camı açması değildi. 

Ben kar tanelerinin bende çağrıştırdığı duygu ve düşüncelere değinmek istiyorum.

Bilmem siz de fark ettiniz mi, Zonguldak'a çok güzel yakışıyor kar.

Masal şehirlerdeki gibi hissediyorum kendimi.  

O salaş ortam, derme çatma binalar, düzensiz şehir merkezi bembeyaz karların altında müthiş bir ortam sunuyor.

Bütün eksik ve gediklerine rağmen bir ruhu var bu emek şehrinin.

21 Şubat 2025, beyaz güzellikle geldi.

Eğer okula gittikten sonra tatil haberini alan öğrencilerin tepkisini saymazsak sabah saatlerinde benim gibi tipiye yakalananların hiçbirinde bezginlik ifadesine rastlamadım.

Çünkü günlerdir, hatta bir yıldır beklenen beyaz güzellikti başımıza gelen.

Buna kızılır mı hiç?

Fesübhanallah.. Maşallah bin barekallah demek varken...

Sabah bir kalkıyoruz, her taraf bembeyaz...

Bizler mışıl mışıl uyurken ne harikalar yaratmış Sani-i Zülcelâl! (Bütün varlık alemini bir sanat eseri olarak yaratan Allah)

Daha göz kapaklarımıza bile hükmedemeyip uykularımıza yenik düşerken, O, ne harikalar yaratıyor ve gözlerimize sunuyor...

Bunları düşününce burnumun direği sızlıyor.

Ne kadar nankörüz!

Her şey var hayatımızda; ama bir tek O yok!! 

Oysaki O'nun olmadığı hayat çok boş... Hem de bomboş!

Keşke bilebilsek... 

Bunu da bu vesileyle kaydedeyim...

Tolstoy'a sormuşlar:

"Nasıl 'iyi insan' olunabilir?"

"Önce, 'kötülük ve kötü insan' hususunda mutabık olmak lazım" demiş.

"Peki, kötü insan nedir?" diye sormuşlar.

Verdiği cevap sarsıcı:

''Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan, en kötü insandır.''

Bence bunu biraz düşünelim.

Nereye gidiyoruz?

Kar tanelerini izlerken daldığım hayal dünyasından böylece uyandım.

Nihayetinde hepimiz zaman tünelinde akıp giden varlıklarız...

Tıpkı kar taneleri gibi...