Gündem

Kesik baş cinayeti ve şiddet girdabı...

Teknoloji geliştikçe insanlıktan uzaklaşıyoruz. Günümüzde ne yazık ki kendi dünyamıza hapsolduk. Bireyselleştik ve yalnızlaştık. Odak noktamız çıkarcılık oldu. Zaten dünyaya hükmeden küresel çetelerin de istediği buydu. Neydi o meşhur slogan? "Aklındaysa kapında..." Aklına gelen her şeyi yap. Al, sat, kazan, harca, vur kır parçala... Bilinç altımıza işte bunlar işleniyor.

Bilindiği gibi 22 gün önce Çaycuma'nın Perşembe beldesi Dursunlar köyünde, maden emeklisi Mustafa Keleş, vahşi bir cinayete kurban gitti.  

Kızıyla kendi halinde yaşayan 70 yaşındaki bir adamcağızın başını gövdesinden koparacak kadar katledilmesini gerektirecek ne olabilir ?

İnsan düşünmeden edemiyor.

O gündür bugündür jandarma bu olayı çözmek için yoğun çaba harcıyor. Eminim ki bu gayretlerin sonucu yerini bulacak ve o caniler hak ettiği cezayı bulacaklardır.

Şu anda Mustafa amcanın komşularından, yakınlarından ve köylülerinden alınan DNA sonucu bekleniyor. Kan lekesi olan balta v.s. delil olabilecek numuneler incelemeye alındı. Tanık ifadeleri tek tek alındı.  

Televizyoncu Serap Paköz, günlerdir bu konuyu irdeliyor. Mustafa Keleş'i en son gören komşusunu ve köylülerini canlı yayına bağlayıp olay gününü tekrar tekrar anlattırıyor.

Mustafa Keleş'i olaydan 1 gün önce Perşembe beldesinde gören eski komşusu Cihan, "Maaşını çekmeye gelmiş. Görünce 'gel çay içelim' dedim. Bana 'yok oğlum, eve gideceğim' dedi. Bir daha karşılaşmadık." şeklinde konuşuyor.

Mustafa amcanın son günlerde moralinin bozuk olduğu söyleniyor. Hesabından kredi sorgulaması yapıldığı tespit  ediliyor. 

Mesela Mustafa amcanın kızıyla ilgili konuşulanlar dikkatimi çekti. Kızı, jandarma dışında hiçbir şekilde açıklama yapmamış. Babasını en son gören kendisi. Dört duvar arasında, babasının neler yaşadığını, bir sorunu olup olmadığını en iyi bilecek kişi de o. Mesela Perşembe beldesinden döndüğünde babasını nasıl gördü? Babası onunla bir şeyler paylaştı mı, tabi bunlar çok önemli detaylar.

Onun anlattıkları/anlatacakları olayın seyrini değiştirecektir.

İnşallah jandarmaya gereken bilgileri vermiştir.

Umarım canilerin bulunması yakındır.

Dilerim, böylesi vahşilikler son bulur.

TEKNOLOJİ ARTTIKÇA UZAKLAŞAN İNSANLIK

Teknoloji geliştikçe insanlıktan uzaklaşıyoruz.

Günümüzde ne yazık ki kendi dünyamıza hapsolduk. Bireyselleştik ve yalnızlaştık.

Odak noktamız çıkarcılık oldu.

Zaten dünyaya hükmeden küresel çetelerin de istediği buydu.  

Neydi o meşhur slogan?

"Aklındaysa kapında..."

Bak, bak, bak...

Aklına gelen her şeyi yap.

Al, sat, kazan, harca, vur kır, parçala...

Biz özgürlüğü yanlış anladık galiba!

Aklına ne gelirse anında iste gelsin diyor.

Paran var mı, ödeme gücün var mı demiyor...

Her istediğini vermeye alıştırdığımız şımarık nesiller için biçilmez kaftan...

Onlar için olmaz diye bir şey yok.

Çünkü onları böyle yetiştirdik.

Dur diyemedik, sınır koyamadık.

Şimdi anlar mı vardan, yoktan?

Demem o ki;

Öyle bencilleştik, öyle kendimizi dinledik ki, kendimizden başkasını düşünemez olduk.

Evlerimiz birbirine yaklaşırken gönüllerimiz birbirinden uzaklaştı.

Arkadaşlık, dostluk ve komşuluk ilişkilerimiz azaldı.

Bırakın hal hatır sormayı; bir selamı, bir tebessümü  birbirimize çok gördük. Öyle ki yanı başımızdaki komşumuzun hastalığından, hatta vefatından dahi haberimiz olmadı.

Dijital dünya, sanal dünya, yalanlarla dolu dünya bizlere pek çok imkânlar sundu.

Ancak sanal âlemin cazibesine kapılıp kendimizi kaybettik. Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonların esiri olduk.

Sosyal medya mecralarında kaybolduk. Gerçek hayatla bağımız koptukça kalabalıklar içinde yalnızlaştık.

Dünyanın diğer ucundaki insanlarla çevrim içi iletişim kurarken aynı evi, aynı ortamı paylaştığımız ailemizle, çocuklarımızla, komşularımızla muhabbet etmeyi unuttuk.

Teknoloji, eğitim, kültür, medeniyet, bir tık ötemizde öyle mi?

Madem öyle bu şiddet niye?

Herkes eğitimli, okula gitmek zorunlu, lafa gelince hepimiz ahkam kesiyoruz, sinemalar tıklım tıklım dolu, modern bir çağdayız güya...

Demek ki medeniyet, sevgi saygı, empati, kişi hakları, yaşam hakkı gibi en temel evrensel konularda dahi bir arpa boyu yol alamamışız.

7 yaşındaki kızının boğazını kesen baba, kesik baş cinayeti, eşinin terk ettiği adamın bunalıma girip intihar etmesi, aldatma hikayeleri, yıkılan yuvalar, sönen ocaklar...

İnsan üzülüyor. Karamsarlığa kapılıyor.

Fakat "Üzülme" diyor Mevlana!

Ve devam ediyor: ''Kaybettiğin her şey başka bir surette geri döner.''

Zor bir durum.

Buna da "Zor diyorsun. Zor olacak ki imtihan olsun."

diyerek noktayı koyuyor.