Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi...
Bu sözlerle başlıyordu Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, Muhibbi adlı eserine...
Aslında gözlerden kaçan çok kıymetli bir beyti daha var ki onu da izninizle paylaşayım:
Olsa kumlar sagışınca ömrüne hadd ü 'aded
Gelmeye bu şişe-i çarh içre bir sa'ât gibi...
Yani, yeni Türkçesiyle;
Ömrün, kumlar sayısınca sınırsız ve hesapsız olsa bile,
Bu feleğin fanusunda(çıtasında) bir saât gibi bile gelmez.
diyor.
Maalesef kaybetmeden değerini bilmediğimiz en önemli zenginliğimiz sağlığımız - sıhhatimizdir.
Bugünlerde salgın vesilesiyle bu gerçeği bir kez daha hatırlamış bulunuyoruz.
Acil servisler, yoğun bakımlar salgından kaynaklı hastalardan geçilmiyor. Hastaneler, kendilerine başvuran hastaları, yer olmadığı için başka illerdeki hastanelere yönlendiriyor.
Peki nedir bu salgın?
Adına 'Süper grip' deniyor. Üst solunum yolu enfeksiyonu olarak da biliniyor. Yanılmıyorsam çocuklardan yayılıyor ve büyükleri, hatta; kalp, şeker, tansiyon, astım v.s. gibi kronik rahatsızlığı bulunan orta yaş üstü hastaları ciddi anlamda tehdit ediyor.
Bu nedenle yoğun bakımlar tıka basa dolu.
Kronik hastalar ve yaşlıları yatağa seriyor, uzun süren yoğun bakım tedavisi gerektiriyor.
Çok inatçı bir virüs, kesinlikle hafife alınmaması gerekiyor.
Herkes kendini korumalı, önlemini almalı.
Önce vücutta kırgınlıkla başlıyor. Normal bir durum zannediyorsunuz. Aniden bir üşüme/titreme geliyor. Peşinden ateş, öksürük ve halsizlik gibi belirtiler de varsa; geciktirmeden doktora başvurmalısınız.
Bunu nereden biliyorum?
Önce Nasreddin Hoca'nın "Bana damdan düşeni getirin" nüktesini hatırlatarak cevaplamak istiyorum. Çünkü ben de bu illete yakalandım. Doktorun yazdığı antibiyotik ilaçları düzenli kullanamama ve sürekli istirahat etmeme rağmen 10 gün boyunca öksürük, üşüme-titreme, ağrı-ateş ve halsizlik şeklinde sürdü. Eşim ağır seyreden hastalık nedeniyle 2 kez bayıldı. Kendim ağır durumda odluğumdan onu hastaneye bile götüremediğim için biliyorum. Grip gibi ama grip ötesi bir salgın...
-"Efendim, ben kendime iyi bakarım, bol sıvı alırım, bal-pekmez yerim, bol meyve yerim, ilaç içerim, 2 gün dinlenirim. Hiçbir şeyim kalmaz" diye düşünüyorsanız, çok fena yanılırsınız!
Bu seneki gribi ciddiye alınız.
YOĞUN BAKIM PERSONELİNİ TEBRİK EDİYORUM...
Bu arada kayınpederim Nazmi İncekara rahatsızlandı. 2 kez acile gitti serum yedi, evde yeniden fenalaştı. Biz kendimiz hasta olduğumuz için 70 yaşındaki büyüğümüzü alıp hastaneye dahi götüremedik. Ambulansla götürdüler. Doktorlar iltihabın ciğere indiğini söyleyip yoğun bakıma almışlar. Şeker hastalığı olduğu için toparlayamadı. Hayati riskle 17 gün yoğun bakım tedavisinin ardından bugün çok şükür normal servise alındı.
Bu arada Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi Nöroloji Yoğun Bakım Ünitesi'nin doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından temizlik görevlisine kadar muhteşem bir uyum içinde hastalarla ilgilendiğini belirtmek istiyorum. Ben de bu yönde gözlem yapmıştım ama Kayınpederim bugün servise çıktığında ilgi personelin ilgi alakalarını anlata anlata bitiremedi.
Diğer yoğun bakımdaki pesonelin de genel anlamda canla başla çalıştığını düşünüyorum. Hastanemizin yoğun bakım servisinde görev yapan bütün sağlık personeline huzurlarınızda canı gönülden teşekkür ediyorum.
Bu arada yoğun bakım kapılarında şifa bekleyen, bir kez sıhhatli bir nefes almak için saniyeleri sayan nice hastalar ve onların iyileşmesini bekleyen aileler var... Onlar da sağlığına kavuşmak için dualarınızı bekliyor. Ne hastalar gördük orada. Can havliyle sedyede çırpınan... Çaresice onları bekleyen gözü yaşlı aileleri...
İşte insanoğlunun özeti, bir varmışsın bir yokmuşsun!
Bu hamur çok su götürür. Bir an, bu dünyanın gelip geçici olduğunu, ömrün kısa olduğunu düşünelim. Şu üç günlük dünya için kalp kırmayalım. Kırdıysak, özür dileyip helallik almayı bilelim. Unutmayalım ki bu dünya kimseye kalmaz.
Sözün özü; bu salgını ciddiye alalım. Sevdiklerimizi ve kendimizi koruyalım.
Tabii önce Muhibbi'deki o beyitleri unutmadan...
Sağlıcakla...