Zonguldak

Rektör hoca gözyaşlarına hakim olamadı...

BEÜ Rektörü Mustafa Çufalı şehit arkadaşını anlatırken gözyaşlarına hakim olamadı...

Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla panel düzenlendi. 

BEÜ Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen program saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Açılış konuşmasını yapan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çufalı, “15 Temmuz şehitlerimiz dahil olmak üzere bu ülke için özgürlük için şehit düşmüş tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. 2016’da 15 Temmuz’da Türkiye için çok önemli olaylar oldu. Birçok şeyin de başlangıcı oldu. Siyaset bilimci, siyasi tarihçi olarak yıllarca anlattığımız bazı şeyler vardı. Hepinizin bildiği bir gelenek oluşmuştu.

Türkiye’de darbe olduğu ve aralarda da birçok darbe teşebbüsü ve planları olur. Biz bu olayları anlatır, analiz ederken ve halkımızın buna karşı tepkisi nasıl oluyor bunları anlatırken birkaç şey söylüyordum. Bunlardan birisi de ‘Türkiye’de 10 yılda bir darbe teşebbüsü olur, darbe olur. Büyük bir çoğunluğu başarılı ve askeri darbe olur. Ama bu darbeye karşı bizim milletimiz doğrudan hemen tepki vermez. Bekler. Aradan bir süre geçer. Tekrar sivil hayata dönüldüğünde darbecilere öyle bir ders verir ki öyle bir sonucu ne darbeciler ne de kamuoyu bekliyordu.’ Darbeler ülkeyi 10 yıl 20 yıl geriye götürüyor şeklinde anlatıyorduk. Fakat 15 Temmuz’da bu değişti. Türk siyasal hayatının özelliklerinden birisi de bizde siyasal hareketler lidere bağlıdır. Olağanüstü dönemlerde lider çıkarır diyorduk.

Batı’da olduğu gibi 2 dönemde bir veya her dönem lider değişir o ülke yine eskisi gibi devam eder değil de bize has liderle devam eder diyorduk. 15 Temmuz gecesi bir şeyler olmaya başladı. O sırada ne yazık ki ben Türkiye’de değildim. Görevli olarak İsviçre’de bulunuyorduk. Haberini hemen alamadım. TÜBİTAK’ta görevli arkadaşımız Ahmet Özyol’un şehit düştüğü haberini aldık. Kendisi bizim arkadaşımız. Allah rahmet eylesin. Bu bize öyle bir ders oldu ki bizim o anlattıklarımızı silip süpürdü” ifadelerine yer verdi. 

“Bütün tarihimiz boyunca en tehlikeli olanı FETÖ denen sapığın ABD’nin uşaklığını yapmasıdır” 

Zonguldak Valisi Ahmet Çınar ise, FETÖ’nün ABD’nin uşaklığını yaptığına dikkat çekerek, “Sonra da gariban Anadolu çocuklarını terörist olarak büyütmesinden kaynaklı olarak yaşadık. Dünyanın insafı yok. Uluslararası hukuk, evrensel hukuk değerleri uluslararası ilişkilerdeki temel medeni, diplomatik, hukuksal veriler değerler hiçbir şey yok. İşkenceci, insan hakları kavramlarını artık duyamıyoruz. Çünkü artık maske düştü. Büyük devletler bir olmuşlar mazlumlara saldırıya geçmişler. Petrol, altın gibi Müslümanların yaşadığı yerlere saldırıyor. Büyük bir sıkıntı dünyada aldı götürüyor. Neredeyse zulmü, katilleri kanıksar duruma geldik.

Geleceğin en büyük aktörü çok nettir artık Türkiye’dir. Bu oyun bozuluyor, bozulacak. Türk cumhuriyetleri, İslam ülkeleri artık Türkiye’yi lider bir devlet olarak hayaline, hedefine koymuş dua edip bekliyorlar. Emperyalistler aşağılık adamlar, plan programlarını A, B, C ve Z’ye kadar planlarını hazırlıyorlar. Fakat artık o iş bitti. Tarihin en kritik, kırılma noktasını Türkiye yaşanıyor. Artık eşik aşıldı, ben buna yürekten inanıyorum. Uzun yıllar çok fena sömürüldük. Mustafa Kemal Atatürk’ün milli ve dik duruşu Atatürk’ün ölümüyle bitti. Şimdi yeniden kendi kimliğimize aslımıza ve asaletimize dönüyoruz. Allah’ın izniyle bundan sonra büyük adımlarla devleşerek yürümemize devam ediyoruz” diye konuştu. 

“15 Temmuz çok büyük bir destandır” 

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kudret Bülbül ise 15 Temmuz’un bir destan olduğuna vurgu yaptı. Bülbül, “O günü anlatırken bir kez daha çok yakından hissediyorum. On binlerce insan bir tek bomba bırakılsa belki hiçbirimiz kalmayacağız. Ama bir tek Allah’ın kulu kenara çekilip kaçmaz mı korkmaz mı? Allah o gün herkesin gönlünden korkuyu aldı. Bu açık ve net bir şekilde tarihtir. Çok büyük bir destandır. Ordumuzun içerisindeki hainler nasıl değişip dönüşmüşler, nasıl yeni bir şekle bürünmüşler ki tarihte başka örneği olmayacak şekilde kendi milletinin üzerine yürüdüler. Tankıyla, topuyla kendi meclisi bombalanan ülke konumuna düşürüldü Türkiye. Bize kendilerinin inandığı bir dünya hegemonyası oluşturmak. O yüzden liderlerine 'kainat imamı' diyorlar. O yüzden uluslararası duruşmalarda altını tekrar tekrar çizelim FETÖ sadece Türkiye için tehlike değildir. Türkiye devletiyle toplumuyla bu mekanizmayı artık çözmüştür” dedi. 

“Bizim kutsallarımızı aldılar, güzelce kendileri işlediler ve yine bize karşı kullandılar” 

Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Fahrettin Poyraz ise İslam coğrafyasının zaaflarından yararlanılarak bu zaafların projeler ile hazırlanılıp yeniden İslam coğrafyasının karşısına çıkartıldığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün olan bir şey özellikle de sosyal bir olaysa toplumda kimi ilgilendiriyorsa bir kere sebebi dün değildir. Daha önceki aylar yıllar belki birkaç yüzyıl da geçmişi vardır. Bir kere bunu görmemiz lazım. 15 Temmuz’u anlamak için de işte bu birkaç onlarca yılın da öncesine inmemiz lazım. Bana kalırsa işin temel yanlışlığı bizim Türk modernleşmesi dediğimiz ve pek çok yazarın çizerin, akademisyenin farklı boyutuyla incelediği bu Türk modernleşmesinin Türkiye’deki anlaşılmasından ve uygulanmasından kaynaklanan temel problem var. Bunun için de pozitivist kültürün de bu modernleşme sürecine nasıl etki ettiğini incelememiz gerekiyor.

Bu cemaat yapılanması dediğimiz şey gökten zembille inmiyor. Bunun bir hayat bulması için bir yerden destek alması lazım. Cemaat yapılanmasının desteklenmesi konusunda iki temel desteğe ihtiyacı var. Ya her ikisinden birinin desteğini ya da her ikisinin desteğini almak zorunda. Ya bizzat devlet tüzel kişiliği tarafından veya dışarıdaki devletler tarafından desteklenmesi lazım oluştururken ve sonrasında, devlet yasaklasa bile millet tarafından destek görmesi lazım. Veya hem devlet tarafından hem de millet tarafından destek görürse alır başını gider. Biz kendi coğrafyamızda böyle bir süreç yaşadık. Türkiye öyle bir coğrafyada bulunuyor ki bu coğrafyada zaten 'Türkiye Türklere bırakılacak kadar önemsiz bir ülke değil.' Mutlaka müdahale edilmesi, kontrol edilmesi gereken bir yer. Her türlü yöntemin kullanılarak kontrol edilmesi gerekiyor.

Bunlar bu coğrafyayı sadece Türkiye değil tüm İslam coğrafyasını yüzyıllarca araştırmalara tabi tuttular. Geldiler; burada bizim gibi oldular. Bizden biri olarak onlarca yıl yaşadılar. ‘Görevim bitti’ dediler. Adam Londra’da, raporları yazdı. Sonra biz onu ‘Bir casusun hayat hikayesi’ diye gidip de Anadolu veya Ortadoğu’da ne yaptığını onlarca yıl yüzlerce yıl sonra adamın hayatının anılarını okuyarak anlıyoruz. Ama bunlar bunu yüzyıllarca yıl yaptılar. Ve bizim zaaflarımızı kullandılar. Bizim İslam toplumlarının ortak kültürel yapılarının oluşturduğu zaafları kullandılar. Bu noktalarda bir takım ortak kontrol mekanizmaları geliştirmeye çalıştılar. Siz bir ülkeyi işgal edebilirsiniz. Askerinizi gönderebilirsiniz, ordunuzla askerlerinizle işgal edebilirsiniz. Ama daha kolayı varken ne diye ben külfete katlanayım ki. Benim askerim olup da benim askerim olduğunun farkında olmayan benim casusum olup da casusum olduğunun farkında olmayan yapılan da oluşturma imkanı varsa ki var yaptılar bunu. Genel anlamda bu coğrafyanın bu zaaf noktalarını aldılar çalıştılar proje haline döktüler ve bizim karşımıza çıkarttılar.

Bir başka örnek, Kesnizani tarikatı diye bir tarikat var. Devletin içerisine çöreklenmiş, Saddam’ın eşi dahil. Irak silahlı kuvvetleri genelkurmay başkanı dahil, ordunun önde gelenleri dahil hepsi bu tarikatın üyesi. Tarikat lideri bir talimat verdi, ABD askerlerine direnmenin haram olduğunu söyledi, herkes silahları döndürdü. Hani hatırlıyorsunuz değil mi birisi (Fetullah Gülen) açıklama yaptı ‘Bu haçlılar iyidir. Onlar ülkeleri işgal ettikleri zaman sizin karınıza kızınıza sarkmazlar’ dedi. Aynı mantık. Ve Irak’ta neredeyse hemen hemen hiçbir mermi atılmadan Irak işgal ediliyor. Bizim kutsallarımızı aldılar, güzelce kendileri işlediler ve yine bize karşı kullandılar.”