Sabaha karşı camdan bir baktım.

Her taraf bembeyaz...

Evlerin üstünde 15-20 santim kar.

Ağaç dalları o kadar muhteşem ki, sanki masal kitaplarından çıkıp gelmiş bir tabloyu seyrediyorum.

Aslında hava karanlık olmasına rağmen, yer yüzü bembeyaz sayfa açmış, aydınlatıyor her yeri...

Gözlerimden akan ağır uyku hali, manzarayı seyrederken zerre kalmadı.

Seyrettikçe daldım, daldıkça hayallere kapıldım.

O karlı ağaç dalları ok gibi yüreğime değdi, çocukluk hatıralarımı depreştirdi.

Çocuk olasım geldi.

En zengin 10 il belli oldu En zengin 10 il belli oldu

Karlarda oynayasım, yerlerde yuvarlanasım, düşe kalka kızak kayasım...

Sızıdan kaskatı oluncaya kadar karda oyundan kendimi alamayışım...

O kerpiç evimizin önünde büyükannemlere kartopu atışım...

Nihayet kardan sızlayan parmak uçlarımın dayanılmaz hal almasıyla ağlayarak, zırlayarak o küçücük kerpiç evin içine koşuşmalarım...

Küçücük odada kocaman kuzine sobanın etrafında, süt dökmüş kedi misali "Çok ağrıyoooo" diye bağrışmalarım...

Babaannemin, annemin etrafımda koşuşup, "A be çocuğum, o kadar kalacak ne vardı" diye tatlı sert yakınmaları...

Az elime ayağıma can gelince kendimi tutamayıp dışarıya fırlayışlarım...

O tahta penceremizden dağlara bakışlarım...

Ne muhteşemdi o karşıki dağların heybeti...

Karşımda dururdu koskoca Çaltı yaylaları...

Dümbek kayası, öbür yanda Kuzkayası...

Ahh kar, bak nereden nereye getirdin beni..

Büyüdük de bir halt oldu sanki...

Küçücükken dünya daha güzeldi...

Editör: TE Bilisim