Bilindiği gibi Kozlu'da Özel Halk Otobüsleri ihalesini bir süre önce silahlı saldırıya uğrayan Belediye Bağımsız Meclis Üyesi Murat Birinci'nin eşine ait Sa-Dur firması kazandı.
Birinci, öncesinde Belediye Başkanı Ali Bektaş aleyhine açıklamalarla dikkat çekti. İmar konuları üzerinde çeşitli iddialarda bulundu. Kendinden emin ve sivri bir dili vardı. Müteahhitlerce pek hazzedilmeyen açıklamaları da oldu.
Geçtiğimiz aylarda iş yerinin önünde silahlı saldırıya uğradı, ölümden döndü. Devlet, bu işin peşini bırakmadı. Günler sonra da olsa soy isimleri 'İleri' olan 4 şüpheliyi yakalayıp adalete teslim etti. Fakat Murat Birinci, olayın failleri bulunmadan önce Ali Bektaş'ı suçlamıştı. Bektaş da suçlamaları reddederek onun hakkında iftira davası açmıştı.
Bu nedenle ihaleye giremez, ihaleyi alamaz deniliyordu. O girmese de eşine ait firma ihaleye girdi ve en çok teklifi verdi. Belediye başkanının tavrı ve ihalenin nasıl sonuçlanacağı merak edilirken, İçişleri Bakanlığı'ndan onay geldi.
Dolayısıyla Murat Birinci, kendisine rakip gördüğü Ali Bektaş'a karşı ihale mücadelesini kazandı. Sırada yerel seçimler var. Bakalım seçim zamanı nasıl bir pozisyon alacak bunu da zaman gösterecek?
Anlayacağınız yeni bir dönem başlıyor.
Kozlu Halk otobüs fiyatları ne olacak?
Sabit kullanımlık kartlar şu an 20 lira, yılbaşından sonra 30 lira yapılacağı konuşuluyor. Şu anda tek bilet sivil 4 TL'den, öğrenci ise 3,5 TL'den satılıyor. Düşünün 3 kişilik bir aile bir hafta sonu sahile gidecek olsa 12 TL gidiş, 12 lira da dönüş olmak üzere 24 TL bir meblağ tutuyordu. Yılbaşından sonra akaryakıta yapılan zamları da hesaba katarsak yeni firma ciddi bir zam yapacak gibi duruyor. Umarım vatandaşı üzmeyecek bir fiyatlandırma olur.
Yeni firma ile Başkan Bektaş arasındaki durum ortada. İkili arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Bu süreçte nasıl sağlıklı iletişim kurulacak, merak ediyorum.
İnşallah sağduyu galip gelir.
Çünkü bir Belediye başkanına da Bağımsız da olsa bir Belediye Meclis üyesine de yakışan budur.
Ben de kabaca resmini çizmeye çalıştığım gelişmelerin üstüne beyaz bir sayfa açılarak, Zonguldak ve Kozlu halkına hayırlı olmasını dilerim.
ŞABAN TEOMAN HOCA, FEHMİ PAZARLI KADAR ŞÖHRET OLDU MU?
Duygunun ağır bastığı yerde akıl durur.
Mesela Yunan mitolojisine göre Oidipus (Sofokles), Kral olan babasını öldürüyor. Tabi babası olduğunu bilmiyor. Sonra kralın eşi olan kadına aşık oluyor. O da Oiipus'a aşık oluyor. Aşık olduğu kadınla (ki bu annesi oluyor) evleniyorlar ve ondan çocuğu dünyaya geliyor. Sonra mitolojiye göre Tanrılar kendisine, eşinin, aslında annesi olduğunu söylüyor. Hakikatı öğreniyor sonsuz bir acı. Bu bir tragedya oyunu olarak sahneleniyor.
Ben herhangi bir konunun uzmanı olacak yapıya sahip değilim.
(Kim diyor, dünyaca ünlü bilim insanı...)
Aklı kullanmadığımız zaman facia(tragedya) dediğimiz olaylar vuku buluyor.
Öyle bir sonuca ulaşıyorsunuz ki buradan çıkış yok.
Dinin özellikle de Müslümanlığın en önemli iki sütunu(temel direği) vardır:
1) Allahın birliği, tekliği
2) Onun kurtarıcılığına kesin güven.
Buna umut diyoruz.
Umut bir imandır.
Umudun dünyevi veçhesi(yönü) beklentidir.
İnanmayan kimselere söylüyorum!
Umut lafını kullanmasınlar, kendileriyle çelişirler. Onlar beklentiden bahsetmeleri lazım.
Umut son derece dini bir deyiştir.
Aslında ummak, ümit etmek vardır, umut uydurukçadır.
Umutsuz olmak, çıkışı olmayan bir kuyu, bir deliktir.
Müslümanlıkta facia, tragedya yasaktır.
Çünkü umut vardır.
Umudu yitirmek, şirk koşmanın paralelindedir.
*
Böyle diyordu Zonguldak'ın gururu Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı.
Peki Teoman Duralı Hoca kimdir?
1947'de Alman anne ve Zonguldaklı babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Çocukluğu Kozlu Kılıç mahallesi ve Çatalağzı sokaklarında oynayarak geçmiş. Kendi tabiriyle orta okul yıllarına kadar hiç bir dersi sevmemiş, ailesinin çabalarına rağmen ders çalışmaktan nefret etmiş. Hiç kitap okumamış. Ta ki Almanya'dan gelen bir akrabasının getirdiği Atlas kitapçığına kadar. O hediye onun için dönüm noktası olmuş.
Bugün doğduğu memleket olan Zonguldak'ta pek bilinmese de bilim dünyasında felsefe profesörü, biyolog, akademisyen ve düşünür olarak çok saygın bir yere sahipti o.
Teoman Hoca, 74 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Peki değerini bildik mi?
Daha doğrusu yaşarken, ondan yeterince istifade edebildik mi?
Kaç kez Zonguldak'a davet edip engin görüşlerinden istifade etmenin yollarını aradık?
Hangi bürokrat, hangi siyasetçi ya da üniversitemizdeki akademisyenlerden hangisi onu Zonguldak halkıyla kucaklaştırdı. Yapan olduysa, çabalayan çıktıysa onları huzurunuzda alkışlıyorum. Fakat bendeniz, 15-20 yıldır Şaban Teoman Duralı'nın adını Bilim Sanat Merkezi'ne(BİLSEM) ve bir okula verilmesi dışında duymadım.
Acaba, Şaban Teoman Duralı hocamız, karısını aldatmakla suçlanan bir adamın canlı yayına bağlanıp pişkince "Öncelikle kestane balının diyarı Zonguldak Gökçebey Pazarlıoğlu köyünden tüm dünyaya selamlar" sözleri kadar gündemde yer tuttu mu?
Halk absürd şeyleri istiyor, medya yer veriyor.
Yazımın başındaki sözleri, onun kültür kanalı TRT 2'deki bir söyleşisinden not ettim. Bugün öğle saatlerinde dikkatimi çekince bir çırpıda buraya kaydedip sizlerle paylaşmak istedim.
Bu vesileyle Pazarlıoğlulu Fehmi kadar olamasa da Şaban Teoman Hoca'nın hakkını Zonguldaklı hemşerilerine bir nebze de olsa teslim etmiş olalım.
Kim bilir belki, günün birinde belediyemiz, üniversitemiz veya diğer resmi kurumlarımız, nadide bilim insanının adını doğduğu topraklarda yaşatacak kararlar alırlar.
Allah rahmet etsin, mekanı Cennet olsun.