Tat Metal Çelik A.Ş. Mali Direktörü Sedat Çiftçioğlu, Türk Metal Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Odabaş ile sendikanın Ereğli Şube Başkanı Metin Ercan’ın kendilerine yönelik dün yaptığı açıklamalara yanıt verdi. 

“Sendikalar işçinin görüşlerine değer veren yapıda olmalı” 

Demir çelik sektöründe yaşanan grevlerin fabrikalara geçmişte çok büyük zararlar verdiğini hatırlatan Çiftçioğlu, Türk Metal Sendikası’nın işçi için ne zam talep ettiğini halen açıklamadığını dile getirdi. Açıklamasında sendikacılık tarihi ve gelişimlerinden örnekler veren Çiftçioğlu “Zaman değişiyor insanlar değişiyor tabi buna bağlı olarak kurumlarda bu değişimden nasibini alıyor. Bakın Türk Sendikacılığı kitabında Refik BAYDUR ne diyor “Kuresellesme hemen hemen her alanı etkiledigi gibi devletleri, sivil toplum orgutlerini ve fertleri de etkilemektedir.

Turgut Tanyıldız’a son görev Turgut Tanyıldız’a son görev

Kuresellesmeyi tetikleyen gelismelerin basında; teknolojik gelismeler, ideolojik egilimler ve ekonomik hızlı degisim ihtiyacı gelmektedir. Bu gelismeler karsısında orgutlu isgucu, yasanan bu hızlı degisime ayak uyduramamakta ve hızla zayıflamaktadır.” Yani özetle diyorki; Ne kadar söz varsa düne ait dünle beraber gitti cancağazım. Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım. Sendikalar iş yaşamının önemli kurumlarındandır. Ancak birçok kişi ve kurum gibi onlarda çeşitli sorunlarla yüz yüzedir. Sendikal demokraside bu sorunlardan biridir.

Gerek çalışma hayatı açısından gerekse de sağlıklı bir demokrasi açısından sendikaların şeffaf, açık, net sorgulanabilir, patronaj (ağalık) sisteminin olmadığı, üyelerinin kendilerine ve görüşlerine değer veren bir yapıya sahip olması gerekir. Yoksa çalışma hayatında sosyal barıştan ve adaletten söz etmek güç olur” dedi. 

“İşçiler önerdiğimiz zamdan memnun” 

Türk Metal Sendikası’nın baskısıyla işçilerin verdikleri iftar yemeğini bıraktıklarını belirten Çiftçioğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Biz dedik ki işçimize %25 ila %38 arasında bir artış teklif ettik. Benzer şekilde beyaz yaka çalışanımıza da zam yaptık. Beyaz yaka genel olarak zamdan memnun olduğunu söylüyor. Biz söylemiyoruz mavi yaka yani aynı zamanda sendika üyesi çalışanlarımız soruyor neden bizim sözleşme imzalanmadı diye? Bu sorunun cevabı sendikada. Şimdi bunun neresi yalan, bunun neresi iftira? Rastgele bazı çalışanlarımıza ‘ücret beklentiniz nedir?’ diye sorduk beklentilerinin üzerinde bir artışı duyunca çok memnun oldular.

Elbette hiçbir şey her zaman mükemmel olamaz yapılacak işler hep vardır ve var olmaya da devam edecektir. İftar yemeklerine katılmadıklarını söylemek yani olan bir şeyi ifade etmek Tat Metal’e yakışmıyor ise yemeğe gitmemeleri için sendikanın işçiye köfte ekmek dağıtmak suretiyle yemekhanelerde verilen yemeği aldıktan sonra yemeyip masada bırakmak ve zayi etmek ne kadar yakışık alıyor? Yemekleri alıp yemeden bırakmak nankörlük etmek, nimeti tepmek, bindiği dalı kesmek olmuyor mu? Samimi sözcüğü sözlükte candan açık yüreklilikle davranan olarak tanımlanıyor. Biz diyoruz ki %25 ila %38 arasında bir artış verdik. Siz ne kadar istediniz diye soran basın mensubuna siz niçin söylemiyorsunuz o halde? Bu durumda kim samimiyetsiz oluyor?

Fabrika kapısında bir açıklama yapmadılar mı? ‘İşveren enflasyon oranının da ki zammı bile kabul etmedi’ demediler mi? Bu mu işçiye doğru aktarım? Bu söylemler Türk Metal gibi köklü bir kuruma hiç yakışıyor mu? Son derece acı, bir o kadar da trajikomik olan “İşten Atılırsınız” gibi bir ifademiz yokken var mış gibi söylenmesidir. Asıl iftira budur. Oysa Biz dedik ki “Sendikadan ayrılmak isteyen işçilere de işten ayrılacaksınız” diye tehdit ediyorlar. Bu haberlerin ve sözlerin tamamı asılsızdır. Bizim işine sahip çıkan hiçbir işçimizle sorunumuz yok ve olamaz.”

Birde kalkıp diyorlar ki; “Patronlarla şirket yöneticileri birbirlerinden bihaber” Oysa gerçekte bunlar birbirlerinden bihaber. Genel başkanları bizimde olumlu bulduğumuz güzel bir çalışma başlatmıştı akademik çevre ile sendikayı buluşturan. Ancak anlıyoruz ki asıl Bihaber’lik bunlarda. Endüstri ilişkilerinde kullanılan dil ve yöntemlerini geliştireceklerine halen eski ağalık sisteminin ifadeleriyle yol almaya çalışıyorlar.” 

“İşçiler greve gitti, koca fabrika kapandı gitti” 

İzmit’te kurulu bir fabrikanın işçilerin sendika öncülüğünde başlattığı grev sonucu kapandığını ve işçilerin kıdemlerini bile alamayarak büyük mağduriyetler yaşadığını belirten Çiftçioğlu, Erdemir’de çalışan işçilere grev zamanı neler yaşadıklarının sorulmasını istedi. Çiftçioğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Araştırma gereği bile duymamış denilmiş ya, bakın ben size bir örnek vereyim; Tarih tekerrürden ibarettir derler. İzmit’te kurulu Çelik Sanayi adında bir dövme fabrikası vardı. 1959 yılında kurulmuş koca fabrika ülkede örnek gösteriliyordu. Yakınlarımızda çalışıyordu bu fabrikada. Bir gün işçiler maaşlarını mazeret göstererek greve gittiler ve fabrikanın şalterini kapattılar. Sonra ne mi oldu?

Koca fabrika kapandı gitti. İşçiler bir araya gelip dernek kurdular. Fabrikayı satacak adam aradılar. Ne kıdemlerini aldılar ne diğer haklarını. İşçiler işsiz kaldı. ‘Biz limon satarız, biz simit satarız’ diyenler hiçbirini yapamadı. Çünkü o yerlerinde sahipleri vardı. Bu psikolojiyi kaldıramadılar, bir süre sonra işçi sendikaya da ağır geldi. Çünkü sendikanın gücü yetmedi, çekip gitti. Bir daha selamete çıkamadılar. Çelik Sanayi gibi diğer birçok şirketin çalışanları grev nedeniyle zor duruma düştü. Araştırmaya meraklı olanlar gidip araştırabilirler ve sütten ağzı yananların yoğurdu nasıl yediklerini dinlerler.

Hatta uzağa gitmesinler Erdemir’in grev yapan işçisine bir sorsunlar. Akıl veren çok olur, başka şeye gelince yok olur. Küçük vuruşlar, dev meşeyi devirirmiş derler. Tatmetal bölgenin meşesidir. Kaş yapayım derken göz çıkarmamak lazım. Herkes hür iradesiyle kendi kararını kendi verecek ve oyunu kullanacak. İşimize, gücümüze sahip çıkalım meşemizi zedelemeyelim. Son olarak işçi kardeşim sana vereyim bir öğüt; kendi ununu kendin öğüt.” 

Editör: TE Bilisim