Açıklamada, TKİ’nin özelleştirilmesi ve TTK’daki taşeron uygulamaları sırasında yaşanan iş cinayetleri hatırlatılarak artık bu uygulamalardan topyekûn vazgeçilmesi beklenirken bu yeni düzenleme ile adeta yeni iş cinayetlerinin önünün açılmak istendiği belirtildi ve Torba Yasadaki bu değişiklikten derhal vazgeçilmesi istendi.

Genel Maden İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: “27.09.2017 tarihli Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilerek 3213 sayılı Maden Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmak istenmektedir. Kanun Tasarısı Madde 58; 3213 sayılı Kanunun Ek-1’inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Güney Afrika Num heyeti, madene indi Güney Afrika Num heyeti, madene indi

Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsat sahalarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir" denilmektedir. Tasarının 58. Maddesinde, 3213 sayılı Kanunun Ek-1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen değişikliğin gerekçesinde; Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri uhdelerinde bulunan maden ruhsat sahalarını işletmeye, işlettirmeye ve bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye yetkili kılınarak böylelikle; atıl vaziyetteki sahaların ekonomik, güvenli ve rantabl şeklinde değerlendirilmesine olanak sağlanacağı belirtilmektedir.

Ayrıca rödövans süreleri kısıtlı olduğundan dolayı iş sağlığı ve güvenliğine yönelik uzun vadeli modern teknolojiye uygun yatırımların yapılamadığı, bu düzenleme ile belirtilen gerekçelere göre uzun vadeli yatırım yapılabilmesinin önünün açılacağı savunulmaktadır. Zonguldak kömür havzası 170 yıllık üretim kültürüne sahiptir. Havzada 1848-1940 yılları arasında yerli, yabancı ve özel işletmeciler tarafından değişik adlar altında kesintisiz olarak üretim yapılmıştır. 1924 yılı sonrası kamu işletmeciliği artarak havza 1940’dan sonra tamamen devletleştirilmiştir.

Taşkömürü, sadece Zonguldak bölgemizde olup bilinen rezerv 1,3 milyar tondur. Türkiye Taşkömürü Kurumunun yıllık üretim kapasitesi 5 milyon ton olup ülkemizin taşkömürü ihtiyacının önemli bir kısmını Zonguldak havzasından karşılamak mümkündür. Taşkömürü, koklaşabilir özelliği ile demir-çelik sektörünün ana girdisi olup sadece bu bölgede bulunmaktadır. Taşkömürü havzasında üretim jeolojik koşullardan dolayı emek yoğun olarak yapılmaktadır. Ancak son yıllarda mekanize üretimle ilgili Amasra ve Üzülmez Müesseselerinde mekanize/yarımekanize üretim çalışmaları sürdürülmektedir.

Türkiye Taşkömürü Kurumu; özellikle 1990 sonrasında uygulanan ekonomik politikalar neticesinde üretim yapılamaz hale getirilmiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na en son 2009 yılında alınan işçiler, üretim ve verimliliğe katkı sağlayarak üretimi 1 milyon 700 bin tona çıkartmış ancak yaşanan emeklilikler üretimin düşmesine neden olmuştur. Kurum mevcut durumda işçi eksikliği nedeniyle, 2016 yılındaki 911 bin ton üretimiyle ve 7 bin 625 işçi sayısıyla üretim yapamaz hale getirilmiştir. TTK’ya 2009-Ağustos 2017 döneminde toplam 4 bin 292 işçi alınırken 6 bin 101 çalışan da eksilmiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumu, işçi eksikliğinden dolayı çalışabilecek hazır ayak boylarının ancak yüzde 39’unu çalışabilmektedir.

Zonguldak kömürle var olmuş bir şehir olup halen kömür madenciliği ekonomide belirleyici öneme sahiptir. TTK küçüldükçe şehir göç vermektedir. Halen işsizlerin en önemli istihdam umudu Türkiye Taşkömürü Kurumu’dur. TTK’ya işçi alınması, istihdam yaratılması Zonguldak ekonomisi ve sosyal politika açısından da büyük önem arz etmektedir.
Kurumda yaşanan işçi eksikliği, işçi sağlığını ve iş güvenliğini tehdit eder noktaya gelmiştir.
Bugün redevans usulü üretim yapan özel sektör işletmeleri ve kaçak üretim yapan ocaklar bulunsa da, havza kömürlerinin tamamına yakını kamu eliyle TTK tarafından işletilmektedir. Türkiye’de son 15 yılda yaşadığımız büyük kazaların tamamı özel sektörde meydana gelmiştir. 2004 yılında Kastamonu Küre’de 19, 2005 yılında Kütahya Gediz’de 18, 2006 yılında Balıkesir Dursunbey’de 17, 2009 yılında Bursa Mustafakemalpaşa’da 19, 2010 yılında Balıkesir Dursunbey’de 14, Zonguldak Karadon’da 30, 2011 yılında Kahramanmaraş Elbistan’da 11, 2013 yılında Zonguldak Kozlu’da 8, 2014 yılında Manisa Soma’da 301, Karaman Ermenek’te 18, 2016 yılında Siirt Şirvan’da 16 işçi yaşanan maden kazalarında hayatlarını kaybetmişlerdir.

Bu kazaları unutmak mümkün değildir. Riski yüksek kömür havzaları devlet tarafından işletilmelidir. Havza madenciliği uygulanmalı, sahalar küçük parçalara bölünmemelidir. Kendi doğal kaynaklarımızın en etkin şekilde değerlendirilebilmesi ve sağlıklı çalışma koşullarında üretim yapılabilmesi için, madencilik tecrübesinin-kültürünün korunması için, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ve Maden Tetkik Arama (MTA) gibi madencilik sektöründe deneyimli kurumlar parçalanmamalı aksine korunmalı ve geliştirilmelidir. Yukarıda belirttiğimiz somut gerekçelerde görüleceği üzere bu tasarının kanunlaşması ülkemize fayda getirmeyecektir. Aksine ruhsatın bölünerek rezervlerin heba edileceği, iş sağlığı ve güvenliği risklerinin artacağı, büyük ölümlü kazaların yaşanmasına neden olacağı için bu kanun tasarısının taslaktan tamamen çıkartılması gereklidir” denildi.

Editör: TE Bilisim