İşte o röportaj:

Madam Butterfly pankartı... Madam Butterfly pankartı...

Parti yöneticisi, öğretmen tayinini cinsel ilişki karşılığı yaptı diye yazınca.. 

Zonguldak Halkın Sesi Gazetesi kurucusu Mustafa Özdemir, kaçak kömür ocaklarında küçük çocukları çalıştıran ocak sahiplerini haber yapınca şehir merkezinde saldırıya uğrar ama kimse görmez! Saldırganlar buharlaşır adalet tecelli eder! ‘Bu şehri o kadar çok içimize sindirmişiz ki, “küçük şehir” ibaresi bizi üzer. Bahsettiğiniz şehir Cumhuriyetin ilk şehri olmakla birlikte, Türk sanayisinin emekleme döneminde ekonominin “yürüteç”i olmuş. 5 bine yakın insan beklide bir savaşta görülmeyecek kadar ülke sanayisi için can vermiş’

Halkın Sesi kaç yılında ne amaçla kuruldu?

Mustafa ÖZDEMİR: Uzun yıllar ulusal haber ajanslarının temsilciliğini yaptım. Bu süreçte yerelde “muhalif” bir gazetenin eksikliğini hissettiğim günden itibaren kendi yerel gazetemi kurmaya karar verdim. Yaklaşık 8 yıldır haber yolculuğumuza Halkın Sesi ile devam ediyoruz…

İsmi neden ‘Halkın Sesi’

Mustafa ÖZDEMİR: Piyasada o kadar çok, “Patronun sesi”, “Paranın sesi”, “İktidarın sesi” siyasetçilerin alt çenesi gazete var ki, emekçilerin, işsizlerin, emeklinin sesini olabilecek bir gazetenin logosuna en çok, “Halkın Sesi”nin yakışacağını düşündüğüm için Halkın Sesi olsun istedik. Bana göre çok da yakıştı…

Zonguldak’ta, küçük şehirlerde gazetecilik yapmak nasıl bir şey, ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Mustafa ÖZDEMİR: Bu şehri o kadar çok içimize sindirmişiz ki, “küçük şehir” ibaresi bizi üzer. Bahsettiğiniz şehir Cumhuriyetin ilk şehri olmakla birlikte, Türk sanayisinin emekleme döneminde ekonominin “yürüteç”i olmuş. 5 bine yakın insan beklide bir savaşta görülmeyecek kadar ülke sanayisi için can vermiş. Belki İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropol şehirlerden bakıldığında Zonguldak coğrafi ve nüfus açısında “küçük” görünebilir. Türkiye’nin dört bir yanından göç almış, farklı dönemlerde farklı kültürleri yer altı ve yerüstünde ağırlamış kozmopolit bir vilayetten bahsediyoruz.

İnsanın olduğu her yerde haber var. Sorunlar ve sorumsuzluklar aynı… Sorunuza verebileceğim en doğru cevap herhalde, günün birinde çocukluk arkadaşınızı yazmak zorunda kalmak olacak… Tek caddesi olan bu şehirde tuhaf bir şekilde herkes herkesi en azından simaen tanır… İşte bu yüzden sert bir üslupla eleştirdiğiniz bir kişiyi ya da yolsuzluk yaptığını belgeleriyle ortaya koyduğunuz bir haberin kahramanıyla ertesi gün sokakta karşılaşma ihtimaliniz çok yüksektir. İyi ihtimal denk gelmeseniz de o sizi bulur!

Yazdığınız haberlerden dolayı şiddetle karşılaştınız mı? 

Mustafa ÖZDEMİR: Hangisini anlatayım ki… Şehrin en güçlü sermayedarının korumalarıyla şehrin göbeğinde 300 kişinin içinde saldırıp tek bir kişinin bile şahit olmadığını mı anlatayım, kaçak kömür ocaklarında çocuk işçileri çalıştıran maden sahiplerini haber yaptığım için silahla kovalamasını mı anlatayım. Futbol maçında çıkan olayları fotoğrafladığım için yumruklardan nasibime düşeni alıp gözümü hastanede açtığım da oldu, küme düşen Zonguldak Spor taraftarlarının “Bu takım basın yüzünden küme düştü” diyerek saldıran 50 kişilik taraftar grubunun linç girişime uğradığımızda… İlk çalıştığım yerel İnanış Gazetesi’nin patronu o gün o sözleri söylediğinde garipsemiştim ama bugün kesinlikle altına imza atarım: “Dayak yemeyen gazeteci, gazeteci değildir”

Gazetenin finansmanı nasıl sağlanıyor?

Mustafa ÖZDEMİR: Bu soruya mantık kuralları çerçevesinde verebileceğim bir yanıt yok. Resmi ilan gelirlerimizi uzun yıllar eski ortağımızla yaşadığımız sorunlar nedeniyle alamadığım için 8 senedir mali açıdan mucizevi şekilde Halkın Sesi’ni günlük olarak çıkartıyoruz. Muhalif bir gazete olmamızın bedeli ağır oluyor ama okurlarımız da abone, ilan ve reklamlarıyla bize omuz veriyor. Zaman zaman gazeteye gelir amaçlı geceler düzenleyerek ekonomik krizi aşmaya çalışıyoruz…

Devlet ve hükümetlerden beklentiniz var mı?

Mustafa ÖZDEMİR: Resmi ilan alan vasıflı bir yerel gazete olarak ilan gelirlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Bursa’daki bir gazetenin resmi ilan geliri yıllık 6-7 yüz bin lirayı bulurken, Zonguldak’ta bu rakam 2 yüz 50 bin lirayı bulmuyor… Bu da içerik, nitelik ve teknik olarak taşradaki yerel gazeteleri olumsuz etkiliyor. Basın ilan Kurumu’nun resmi ilan yayınlama statüsündeki yerel gazetelere getirdiği sorumluluklar aynı ama aralarında gelir uçurumu var. Ve tabi yerel medya üzerindeki baskının da bir son bulmasını istiyoruz… Resmi ilan, aslında “Demoklasin kılıcı” gibi hükümetin Anadolu basını üzerindeki en büyük tehdit unsuru…

Ümit Kıvanç’ın son kitabı ‘ O meslek bunalımda’ Kitabın son sözleri şöyle: Gazetecilik hakikat arayışında insanın el feneri, dürbünü, büyüteci olsun. Bazen çapası, kazması, bazen de defteri kalemi olsun. Yukarıda ki sözler size ne çağrıştırıyor?

Mustafa ÖZDEMİR: Günümüz Türkiye’sinde yaşanan manzara yukarıdaki temenninin tam tersi… Bırakın hakikati aramayı, iktidar erklerine yaranmak için yalan mubah olmuş. Aslında haberi yapan gazeteci de yazdıklarına inanarak yazmıyor ama aksini yazdığında mesleki sonu olacağını da biliyor. Medyanın yüzde 80’ni iktidar partisinin silahının ucuna taktığı süngü…

Sansür gazeteci için ne ifade ediyor? İdeal gazetecilik nedir?

Mustafa ÖZDEMİR: Emekten ve demokrasiden yana tavır koymuş bir gazete olarak İslamcı, ülkücü hatta iktidar yanlısı köşe yazarlarımız da oldu. Bence bu farklılık en büyük zenginliğimiz. Başlangıçta insanlar garipsese de dünya atlası üzerinde yaşayan herkesin farklı düşünceye saygı duyması gerekir. Sansür bir gazetenin er ya da geç sonu olur. İşte bu çerçeve de ideal gazete, tüm bu düşüncelere saygılı, savunduğu değerlere taraf ama her fikri sütunlarına taşıyacak kadar da objektif olmalıdır.

Gazeteciler kendi kendini mi yoksa başka kurumlar tarafından mı denetlenmeli?

Mustafa ÖZDEMİR: Gazeteler tecrübeli ancak aktif gazetecilik yapmayan gazetecilerden oluşan bağımsız, özerk bir yapı tarafından denetlenmeli. Belki de bu yüzden devlet denetimindeki gazeteler siyasi hükümetlerin sekretaryası olmaktan öte gidemiyor.

İnternet Gazeteciliği, yazılı basını etkiliyor mu, etkiliyorsa nasıl?

MUSTAFA ÖZDEMİR: Bugün dünyanın en etkili gazeteleri basılı yayın organlarına son verip yayım hayatına internet üzerinden devam ediyor. İnsanların tuvalette gazete okuduğu dönemlerden, tuvalette cep telefonu ya da tabletinden haber okuduğu bir çağa geldik. Çok değil 10 yıl sonra gazetelerin nostalji olacağını, kağıdın teknolojiye yenileceğini düşünüyorum. Bir gazeteci olarak içimi acıtsa da bu sürecin dönüşü olmayacağını da çoktan kabullendim. Çünkü insanlar bilgiye en hızlı ve en doğru şekilde ulaşmak istiyor…

Habere giderken, yazarken ne hissediyorsun?

Mustafa ÖZDEMİR: Aşkla yapılmış bir yemeğin aşçısıdır gazeteci… Ne yaptığınızı biliyor, dozunu ayarlayabiliyorsanız tadından yenmez haber… Gençlik yıllarımda Milliyet Haber Ajansı muhabiri olduğum günün ertesi gününde çıkan tek sütun haberimin bulunduğu gazeteyi gururla koltuğumun altına alıp neredeyse karşılaştığım herkese okuttuğum gün kadar heyecanlı olmasam da, aynı aşkla adrenalini yakalayabileceğim haber olunca tarifi olmayan bir mutluluk yaşıyorum… Hele ki bu haber yaşadığımız dünyaya, insanlığa faydalı oluyorsa değmesin keyfime…

Meslek yaşamında yazdığın haberden dolayı vicdan azabı çektiğin oldu mu?

Mustafa ÖZDEMİR: Hiç o kadar utandığım, mahcup olduğum olmamıştı. Dönemin en meşhur magazin yazarı Aykut Işıklar, Akşam Gazetesindeki köşe yazısında isim vermeden “emeğin başkenti” bir şehirde DSP İl Başkanının bir öğretmen cinsel ilişkiye girmeleri karşılığında tayinini gerçekleştirebileceğini söylediğini yazıyordu… O gazete kupürü yine dönemin DSP Zonguldak İl Başkanına muhalif gruplarca fotokopi çekilmek suretiyle elden ele dolaşıyordu. Biz de sazan gibi düşüp haberi manşetten verdik.

Ertesi gün adam basın toplantısı düzenleyerek bahsi geçen il başkanının kendisi değil Karabük DSP il Başkanı olduğunu, gazeteci Aykut Işıklar’ın bu konuda gerekli düzeltmeyi yapacağını söyledi. Sahiden de Işıklar, aslında tarih boyunca Zonguldak’a atfedilen “Emeğin başkenti” ifadesini Karabük için kullanmış, tacizci il başkanının da Karabük il başkanı olduğunu beyan etmişti. 24 saat bile olsa dönemin il başkanına yaşattıklarım için hala vicdan azabı duyuyorum… Neyse ki, bugün aramız çok iyi…

Kaynak: halkinsesi.com.tr

Editör: TE Bilisim