Zonguldak

Vali bey ve Başkan beyin dikkatine!

Valilik binası yanında yükselen o heykel, kendi kaderine terk edildi. Ara sıra hatıra fotoğrafı çektirenlerin dışında kimsenin uğradığı da yok. Valilik ile SGK Müdürlüğü binalarının arasında kalmış o sanat eseri, gün yüzüne çıkacağı asıl yerini bekliyor.

Zonguldak Valiliği yanındaki Uzunmehmet caddesi kavşağında bir madenci anıtımız var.

Valilik binası yanında yükselen o heykel, kendi kaderine terk edildi. Ara sıra hatıra fotoğrafı çektirenlerin dışında kimsenin uğradığı da yok. Valilik ile SGK Müdürlüğü binalarının arasında kalmış o sanat eseri, gün yüzüne çıkacağı asıl yerini bekliyor.

Peki bu heykel, neyi ifade ediyor?

Ekmeği uğruna ölümü göze alıp indiği yeraltından taşkömürü çıkaran maden işçisinin emeğini tasvir ediyor. Yani yerin altından kömür parçasıyla çıkan ve baretinin lambası yanan bir işçi heykeli. Zonguldak, emek ve karaelmas konseptine uygun bir simge. Fakat dediğim gibi yeri yanlış olduğu için değeri pek anlaşılmıyor.  

Peki biz bugünlerde Mithatpaşa tünel projesi için yana yakıla heykel aramıyor muyuz?

Alın işte, hazır bir heykel.

Gelin, Mithatpaşa tünellerinin girişindeki İkinci Makas Köprülü Kavşağı'nın tam ortasına dikelim bu eseri. Orada çürüyeceğine, yeni yerinde madenci fenerini yakalım.

Fotoğrafta da olduğu gibi Ankara istikametinden şehre girişteki kavşağın tam ortasına çok güzel yakışacaktır. Madenci baretinin lambasını da yakalım ki,  Karaelmas diyarına gelen yerli yabancı herkese emeğin başkentine geldiğini bir güzel hatırlatsın...

Ne dersiniz sayın valim, sayın belediye başkanım!

Hiç masraf yok.

O kavşağa, şehri simgeleyen bir tane heykel lazımdı.

Alın size masrafsız bir eser.

İsterseniz kavşağın ortasını biraz tümsek yapıp yükseltin. Tam ortasına bu heykeli kondurun.

Dilerseniz altına "Emeğin başkenti Zonguldak'a Hoş geldiniz" gibi güzel bir ışıklı yazı da tasarlayabilirsiniz.

Nasıl olur?

Sorum size ey Zonguldak'ın valisi, belediye başkanı ve eli kalem tutan, yüreği Zonguldak ile çarpan, kent tarihine ışık tutan akl-ı selim sahipleri!

Bizimkisi fikir paylaşımı...

Şehrimizin daha güzel, daha yaşanabilir olması adına iyi niyetli bir çaba...

Olur olmaz, o ayrı bir konu...

ANIT HAKKINDA DİPNOT:

Anıt, 8 Kasım 2013 tarihinde dönemin Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir tarafından açılmıştı. 

8 Kasım 1829'da taşkömürünü bulan Uzun Mehmet'i anma günü olması hasebiyle bu tarih özellikle seçilmişti.  

Yukarıda anıtın taşınması gerektiğinden söz ettik ama teknik özelliği hakkında bilgi eksik kaldı.

Onu da Akdemir'in açılış günü yaptığı açıklamasıyla aktarmış olalım:

“Anıt toplamda 6 metre yüksekliğinde, madencinin kaldırdığı kömür 3 m. yüksekliğinde ve 6,5 m. uzunluğundadır. Kömür heykeli için, Zonguldak’ta çıkartılan kömür parçaları heykel atölyesine ulaştırılarak, orijinal Zonguldak kömürünün dokusunu işlenmesi konusunda büyük özen gösterilmiştir. Anıtta, madenci baretinin ön yüzüne orijinalinde olduğu gibi, bir ışık yerleştirilmiştir. Bu ışık tıpkı madencilerimizin madene girdiklerinde yaktıkları gibi akşam olduğunda devreye girecektir. Anıt, metal konstrüksiyon üzerine cam elyaf polyester çalışılmıştır. Günlerce heykelin çamurdan modelleri çalışılmış ve bugünkü haline karar verilmiş ve buraya monte edilmiştir. Madenci heykelimizin Zonguldak’ımıza hayırlı olmasını dilerken, ilimize gelen yerli ve yabancı konukların Zonguldak’ımızı bu simge ile daha iyi tanıyacağını ve hatırlayacağını ümit ediyor, tüm madenci kardeşlerimize ve halkımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum”

HAYAT PAYLAŞINCA GÜZEL...

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: 'Sevginin sadece sözünü  edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?'

Bakın göstereyim  demiş, ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. 'Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz' diye bir de şart koymuş. Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. 'Buyurun' deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan işte demiş ermiş, 'kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse,o aç kalacaktır. ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.