Bu hayatta değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Zonguldak'ı en çok ilgilendiren değişimlerden birisi de, şüphesiz 8 Nisan'da Bülent Ecevit Üniversitesi'nin rektör değişimi oldu. Üniversitedeki bu ani değişim, toplumun bütün katmanları tarafından olumlu karşılandı.

BEÜ'nün yeni rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, basınla tanışmak üzere Çarşamba günü iftar programı düzenledi. Gazeteciler olarak kendisine hayırlı olsun dileğinde bulunduk. Toplantı Ramazan ve özellikle Kadir gecesinin ruhuna uygun bir atmosferde, güzel dilek ve temennilerle başladı.

Zonguldak'ın gazeteci meslek örgütleri ZGC Başkanı Derya Akbıyık ve KGD Başkanı Mustafa Emen yine bir aradaydı. Yüzler gülüyordu.  6 ay önce istifa etmiş olduğum KGD Başkanı Mustafa Emen, 2 oy farkla kazandığı kongreden ayağının tozuyla iftara gelmişti.

Sayın Rektör Özölçer de ilk geniş kapsamlı toplantısını basın mensuplarıyla yaptı.

Zonguldak - üniversite ilişkisinde yeni bir sayfa açıldı. Toplantıdaki açıklamalarını ve kendi izlenimimi izninizle aktarayım.   

Sayın rektörün açık sözlü oluşu, hedeflerini, niyetlerini açıkça belirtmesi önemli. Zira kendisi de içe kapanık, kentle iletişimi kopuk bir üniversite  olgusunu yıkmak istiyor.

Öte yandan bu olgunun biraz da üniversitelerdeki akademisyenlerin doktora çalışmalarına odaklanmalarının etkisiyle kendi içlerine kapanık ve şehirden kopuk bir izlenim oluşturmasından kaynaklandığını belirtiyor. 

Sayın rektör, basından üniversitedeki aksaklıklara karşı bir müddet toleranslı olmasını istiyor. 

Rakamlarla ilgilendiğini, kontrolcü olduğunu, bütün detaylara hakim olmak isteyen bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Üniversitedeki hiç kimseye karşı art niyet içinde olmadıklarını anlattı.

Prensip gereği bir kişiyle tanıştığında ona 100 puanlık kredi verdiğini, yapılan her yanlışta puanın sıfıra doğru düştüğünü örnek verdi. Üniversite olarak her hangi bir konuda düşüncelerini açıkça dile getireceklerini tekrarladı. Üniversitede bazı şeyleri eksik gördüğü için aday olmaya karar verdiğini açıkladı.

Sayın rektörün sohbet kıvamındaki uzun konuşması arasında en çok birlik beraberlik vurgusu dikkatimi çekti.

Sayın rektör, bölgenin kalkınmasında Filyos projesi kapsamında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın(TPAO)'nın kurulacak olmasının önemine ve üniversitenin buradaki rolüne değindi. Şehrin gelişimi ve kalkınması için herkesin üzerine düşen görevi yapmasını bir makinenin dişlilerine benzeten Rektör Özölçer, "Filyos projesi var. Bu hem kenti hem Üniversiteyi büyütecek. Kenti geliştirmek istiyorsak bir makinenin dişlileri gibi uyumlu çalışmak zorundayız. Bir dişli eksik kaldığı zaman sorun olur. Biz üniversite olarak makinenin bir dişlisiysek, basın başka bir dişlisi, valilik başka bir dişlisi. Birlikte bir şeyi başarabiliriz." dedi.

Bu satırlar, akademik dünyanın yaşadığı kente karşı sorumluluk bilinciyle hareket edileceğinin ipucunu veriyor. Ayrıca sayın rektör, üniversite içerisinde de, “Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat çıkar", yani "Fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar" sözünü hayata geçirmeye kararlı görünüyor. Zonguldak basını olarak bütün bu sözlerin takipçisi olacağız.   

ZONGULDAK'IN CAN DAMARI

Üniversite Zonguldak'ın can damarı. TTK olmasa da şehri ayakta tutabilecek bir dinamizme sahip. Adı üstünde Mezopotamya uygarlıkları olan Sümerler 'site' adı verilen şehir devletleri halinde yaşadılar. Bilimsel çalışmalarla büyük uygarlıklara imza attılar. Ben üniver-site-leri de, site bilim devletine benzetiyorum.

Çok sayıda kampüsü, 14 fakültesi, 3 enstitüsü, 4 yüksekokulu ve 9 meslek yüksekokulu, 35 bine öğrencisi, 4 bin civarında akademik ve idari personeli bulunan bir bilim yuvasının şehir halkından kopuk olması kabul edilebilir mi?

Soru şu:

Geçmişten ders çıkarıp, kendi içine kapanmış bir üniversiteden kentin sorunlarına eğilmiş bir üniversiteye dönüşebilecek miyiz?

Üniversitenin en büyük 2 sorunu olduğunu, bunların da Tıp Fakültesi Hastanesi ve Maden Mühendisliği Bölümü olduğunu açıkladı.

Önceliklerinin bu iki büyük sorunu çözmek olduğunu vurguladı. Tebdil-i mekan tıp fakültesi hastanesine gidişini de bu zaviyeden görmek gerektiğini anlattı.

Oldukça açık sözlü olan Rektör bey, sempatik kişiliği ve konuşmasının aralarına serpiştirdiği esprileriyle üniversite ile şehir arasındaki camdan duvarları kıracağına dair izlenim bıraktı.

Toplantının sonuna doğru hatalı üsluptan kaynaklanan gereksiz polemik olmasa iyiydi ama kırk yıl hatırı olan acı bir kahve bence her şeyin üstünü örttü.

Bu tatsız konuyu, ilk toplantı hatırına, “Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat çıkar" sözüne bağlayıp kapatmış olduk.  

Sonuç olarak toplantıda konuşulanlar hayata geçirilebilirse, BEÜ şehrin eğitim, kültür ve gelişiminde lokomotif olacaktır. Şehrin can damarı olmayı sürdürecektir.

Bizim umudumuz böyle...

Sağlıcakla kalın...

 

Zonguldak'ta 29 Ekim coşkusu Zonguldak'ta 29 Ekim coşkusu

 

Editör: TE Bilisim