Uzun bir aradan sonra Zonguldak Belediye Meclis toplantısına gittim.

Dışarıdaki kar soğuğunun aksine ateşli bir atmosfer vardı içeride. Zonguldak halkının temsilcileri, su zammını tartışıyordu. Daha bir kaç dakika geçmemişti ki sesler yükselmeye başladı.

Belediye meclisinin muhalif üyelerinin oturuma başkanlık eden Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'a yönelttiği suçlamaların dozajı giderek arttı.

Konu gündem maddeleriyle ilgili soru önergesinden çok  başkana yönelik şahsi ithamlarda bulunmaya varınca, bir belediye meclis toplantısında olması gereken konuşma nezaketinden uzaklaşıldı.

Çınartepe mahallesinde 69 ambarları olarak adlandırılan yerde yapılacak önemli bir eğitim projesinin görüşüldüğü son gündem maddesine gelindiğinde tansiyon iyiden iyiye yükseldi. Muhataplar arasındaki üslup ayarı kaçtı.  

CHP Zonguldak Belediye Meclis üyeleri Turgut Aydın ve Atınç Kayınova'nın oturuma başkanlık eden Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'a, Ak Parti Milletvekili Hadi Uçar'ın bir televizyon kanalına verdiği demeç üzerinden yüklenmesi Başkan Alan'ın sabrını taşırdı. O da CHP'li meclis üyelerine restle karşılık vererek, "Yüreğiniz yetiyorsa mahkemeye verin" dedi. Peşinden CHP'li üyeleri, yatırımları engellemekle suçladı.

Malum, 69 ambarlarına yapılacak imar projesi, üstün zekalı çocukların eğitim gördüğü Bilim Sanat Merkezi(BİLSEM), Rehberlik Araştırma Merkezi(RAM) ve Halk Eğitim Merkezi gibi önemli eğitim kurumlarını aynı çatı altına almayı içeriyor. Fakat bina yüksekliği mevzuata göre olması gerekenden 3,5 metre fazlalık taşıyor. İşte CHP'li üyelerin itirazı buna ve son iki haftadır kopartılan gürültü patırtı da bundan kaynaklanıyor.

Başkan Alan, özetle "Zonguldak'ın coğrafi yapısı belli. Yavrularımızın daha güzel bir ortamda görmesi için gelin fedakarlık yapalım dedik. Ama siz buna yanaşmadınız. Gidip Ankara'dan dava açtınız, bu hizmeti engellediniz." diye CHP'li üyelere sert tepki gösterdi.

CHP'li Turgut Aydın ve Atınç Kayınova ise "Eğitim hizmetine karşı olmadıklarını, sadece usulsüzlüğe karşı çıktıklarını" savundu.  

Aslında kaynağına inildiğinde iki tarafın da haklı gerekçeleri var. Ancak müzakere yeteneğine sahip olamamak, empati ve uzlaşı kültüründen uzak durmak neticesinde proje kilitlenmiş bulunuyor. Aslında mahkemeye gitmeden önce etraflıca oturup konuşulsaydı, ortak akıl devreye sokulsaydı; belki de hiç bunlara gerek kalmayacaktı. Ne yazık ki, bu durum Zonguldak'ın değişmeyen yazgısı gibi duruyor ve her zaman ve mekanda tekerrür(tekrar) ediyor.

Zaten temizlik ihalesi, su zammı, milletvekilleri üzerinden basında çıkan söylemler ve yukarıda bahsettiğimiz eğitim binası projesiyle ilgili tartışmalar, demokrasi kültüründe normal karşılanmalı. Tek bir şartla ki, herkes konuşma nezaketi ve üslubuna riayet etmeli.

İşte 2021'e veda ederken bir belediye meclisi daha böyle tartışmalarla geçti. Buradan yapabileceğim en evrensel tavsiye, gelecek nesillere kötü örnek teşkil edecek tavır ve söylemlerden lütfen uzak durun. Sevgi, saygı ve empati bir çok sorunu çözmemize yeter. Bu kısa ve zor olan hayatı, daha da zorlaştırmak akıl kârı değil çünkü.

Fotoğrafa dipnot: Bir ara Başkan Alan, Turgut Aydın'ı sözünü uzattığı  ve konuyu dağıttığı için kızmış, "Meclisi çok yoruyorsun" demişti.

Meclis toplantısında çektiğim fotoğrafa bakar mısınız lütfen.

Bu kare her şeyi özetlemiyor mu?

KAR BEYAZ SAYFA AÇMAK LAZIM BAZEN...

Zonguldak'a yılın ilk karı düştü.

Özlemle beklediğimiz beyaz güzellik, kapımıza(Sapça'ya) dayandı.

Çocuklar gibi hepimizi bir heyecan kapladı.

Nasıl kaplamasın ki?

Bir kere kış mevsiminde yağan kar, büyük bir rahmet.

İsyan edilesi değil, şükür edilesi bir nimet.

Toprağın üstüne yağan bembeyaz karda ne hikmetler var.

Düşünün, bir yavru annesinin memesinden süt emmezse yaşayabilir mi?

İşte yeryüzü de süt misali yağan karı, iliklerine kadar emerek bizlere hayat kaynağı olarak sunar.

Kainatın en muhteşem kanunudur bu.

Toprağın bağrına düşen o beyaz kar taneleri, yerin derinliklerinde biz aciz ve zayıf varlıklara can olur, kan olur, ab-ı hayat olur.

Baharla birlikte yeni bir diriliş başlar. Doğa yemyeşil olur, meyveler filizlenir. İnsanlar neşelenir.

Kar kış, hayattır. Sonu bahardır.

Nurten öğretmenimizi kaybettik... Nurten öğretmenimizi kaybettik...

İşte bu duygularla izledim ilk kar görüntüsünü.

Osmanlı köyünün Ali Büyük Mahallesi'nden bizim Nail (Çolakoğlu) abi, sağ olsun evinin karşısındaki karlı tepeleri fotoğraflamış. Demek ki kar Sapça sınırlarına kadar gelmiş. Şehir merkezinde hasretle beklenen kara kavuşmaya demek ki ramak kalmış!

Öte yandan Devrek'in Ahmetoğlu köyünden GMİS'in önceki yöneticilerinden Muharrem Sarıçam da arkadaşıyla köyün tepesine yakan karı görüntülemiş. Her taraf bembeyaz, beyaz bir sayfa açıyormuşçasına...

Fakat bazıları kışı sadece, -kar kış kıyamet olarak- olarak görüyor.

Kar yağışını felaket gibi algılamak bana göre yanlış.

Hayatta bardağın dolu tarafına bakmak gerektiğini söyleriz. Kar ve kış konusunda da bardağın dolu tarafına bakmalıyız. Yaşanan aksaklıklar ve afetlerin büyük bölümü, kendi elimizle yaptığımız hataların ve bilimsel uyarıları uyarı dikkate almamamızın sonucudur.

Sokakta kalmak, ekonomik zorluklardan dolayı yakacak odun kömür bulamamak, doğalgazı olduğu halde maddi imkansızlıktan vanayı açamamak...

İşte en zor kısım burası. Bu durumu ancak dayanışma ve yardımlaşma ile aşabiliriz. Allah devletimize milletimize zeval vermesin.

Dilerim Allah'tan bu kış, soğuktan ölen olmasın!

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

İnşallah...

 

 

 

Editör: TE Bilisim