Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Geomatik Mühendisliği Bölümü araştırma ekibinden Doç. Dr. Saygın Abdikan ve Dr. Çağlar Bayık’ın, Uydu Bazlı Radar Tekniği ile gerçekleştirdikleri araştırma Antarktika’daki kar kalınlığının değişimini gözler önüne serdi. 

İlk Türk astronotun uzaydaki ilk sözü: İstikbal göklerdedir İlk Türk astronotun uzaydaki ilk sözü: İstikbal göklerdedir

Araştırmacılar gerçekleştirdikleri çalışmayla 6 Mart 2018 ile 6 Mayıs 2019 yılları arasında Avrupa Uzay Ajansı’nın Sentinel Uydu verilerini kullanarak Antarktika’nın kuzey ucunda en az 20 cm’den başlayıp yer yer 4 metreye varan incelmeler tespit ettiklerini belirttiler. 
Bilim insanları kutuplardaki buzul ve kar kütlelerindeki erimelerin, küresel iklim değişiminin boyutlarını ve etkilerini daha da şiddetlendirdiğine dikkat çekiyorlar. 

“Atmosferde iki dereceye yakın sıcaklık artışları oldu” 

Yapılan inceleme sonucu gazetecilere değerlendirmelerde bulunan BEÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu ise “Kutuplardaki buzul veya karların erimesi insanlık açısından neden önemli? Çünkü bildiğiniz üzere özellikle geçtiğimiz son 100 yılda endüstrileşmede artan nedenlerle atmosfere karbon salınımı son derece artmış durumda. Nüfus arttıkça da ekonomik gelişmeler arttıkça da bu karbon salınımı giderek artıyor. Dolayısıyla geçtiğimiz son 100 yılda atmosferde iki dereceye yakın sıcaklık artışları oldu. Bunun neticesinde de özellikle kutuplarda kuzey ve güney kutbunda buzulların hızlı bir şekilde erimesi söz konusu” dedi. 

“Tedbir alınmazsa, kıyı bölgelerindeki yerleşim yerleri tehdit altında” 

Buzullardaki erimenin dünyaya ve Türkiye’ye etkisini değerlendiren Prof. Dr. Kutoğlu, “Buzullardaki erimeler neden bizim için önemli. Çünkü deniz seviyelerinin artmasına neden oluyor. Deniz seviyelerinin artması demek insanların yoğunluklu olarak yaşamış olduğu kıyı bölgelerindeki yerleşim yerlerinin tehdit altına girmesi demek. Uluslararası araştırmalarda bir modele göre 2100 yılına kadar okyanusların iki metre seviyesinde yükselmesi bekleniyor. İki metre yükselme demek 100 kat denizin içeriye girmesi demek. Bazı eğimi düşük alanlarda deniz bir iki kilometre içeriye girerek erozyona uğratması durumu söz konusu olabilir.

Bu bizim ülkemiz için de önemli. Okyanusların iki metre yükselmesi demek sadece okyanuslar yükselmiyor iç denizler de yükseliyor. Örneğin Karadeniz, Marmara Denizi, Akdeniz gibi denizlerimiz de yükseliyor. Buzul erimeleri nedeniyle. Dolayısıyla bunun bizim ülkemize de etkisi var. Önümüzdeki 30-40 sene içerisinde düşük yükseltili kıyı bölgelerimizde kıyı erozyonları yoğun şekilde görülebilir. O yüzden insanoğlunun, devletlerin el birliğiyle bu buzulların erimesine, karbon salınımına ve sıcaklığın artışına çözüm üretmesi gerekir. Bunun farkında olması gerekir” dedi. 

Tedbir için temiz enerji kaynaklarına ihtiyaç var

Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, temiz enerji kaynaklarının önemine dikkat çekti. Temiz enerji kaynakları vesilesi ile kutuplardaki buzulların erimesinin sınırlandırabileceğine dikkat çeken Kutoğlu, “Bir kere temiz enerji kaynaklarına daha çok teşvik vererek temiz enerji kaynaklarının kullanımına, karbon salınımının azaltılması sıcaklık artışını durduramayabilir ama hiç değilse artış hızını düşürebilir. Bir miktar kutuplardaki buzulların erimesini sınırlandırabiliriz, deniz seviyesinin yükselmesinin biraz azaltabiliriz. Karbon salınımının yanı sıra sıcaklık artışını küresel ısınmaya etki eden faktörlerden bir tanesi de hızlı şehirleşme. Eskiden yağışlar toprakla birlikte yer altına karışırken şimdi artık karayollarında binalardan, çatılardan hızla buharlaşıp tekrar atmosfere salınıyor. Isı adacıkları nedeniyle. Bu da kısır bir döngü oluşturup tekrar tekrar ısınmaya neden oluyor” dedi.

‘Yeşil çatı sistemleri ve açık renkli karayolları tedbir yolları’ 

Isı adacıklarının etkisinin azaltılmasında klasik çatı sistemleri yerine ağaçlandırılmış veya yeşil renkli çatı sistemlerinin kullanılması gerektiğinin altını çizen Kutoğlu, açık renkli karayollarının da tedbir için önemli bir etken olacağına vurgu yaptı. Küresel ısınmanın dünyayı etkilediği gibi Türkiye’yi de etkilediğini ifade eden Kutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Isı adacıklarının etkisini azaltabilmek için yeşil çatı dediğimiz uygulanmaya başlanan sistemler var. Bilindik klasik çatı sistemlerinin yerine bahçe tarzı düzenlenen, yeşillendirilmiş sistemlere geçebiliriz. Klasik alışkanlıklarımızdan vazgeçebiliriz.

Belki sakıncası olabilir ama ilk bakışta karayollarımız neden siyah renk? Koyu renk ısıyı tutar. Dolayısıyla ısı adacığı etkisini artırır. Mesela karayollarımızı daha parlak renge boyayabilir miyiz? Çatıları beyaz renge boyayabilir miyiz? O zaman güneş ışınları direk yansıyacağı için tekrar atmosferin dışına çıkabilir. Zeminler ısıyı içinde tutuyor çok daha düşük enerji saldığı için geriye yansıyan ısı atmosfer dışına çıkamıyor. Onun için yansıtıcı yüzeylerin ya yeşil sistemlerle, ağaçlandırmayla veya parlak renklere beyaza yakın renklere boyayıp ısı adacığı etkilerinin azaltılması gerekiyor. İnsanoğlu bunun farkında olup birtakım tedbirler alıp kutuplardaki erimeyi bir miktar olarak azaltabiliriz.

Kutuplar bize çok uzak diye düşünmemeliyiz. Biz altı tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz. Okyanuslardaki yükselme bizim kıyılarımızı da etkilemekte. Gelecekte de etkilemeye devam edecek. Bu olağanüstü atmosfer şartlarını bu sebeplerle hem kış aylarında, fırtınalı havalarda deniz dalgalarını daha içeriyi gördüğünü, yollarımızı, denizlerimizi tahrip ettiğini göreceğiz. Hem de yağışların daha şiddetli daha yıkıcı olarak devam ettiğini tedbir almazsak göreceğiz.” 

Editör: TE Bilisim