Her yerde olan corona virüsü yatak odasına da girmeyi ihmal etmedi. Çiftlerin önemli bir bölümü pandemi döneminde cinsel isteksizlik yaşıyor. Dünyaca ünlü İngiliz yayın organı The Telegraph bu döneme ‘seks durgunluğu’ ismini verdi.
Pandemi döneminde çiftler cinsel sorunlarını aşmak için terapistlerin yolunu tuttu. Covid-19’un yatak odasına olan etkilerini evlilik ve çift terapisti, cinsel terapist Kemal Özcan ile Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı (CİSED) Cem Keçe anlattı.
Pandemi döneminde çiftler arasında cinsel isteksizliğin arttığı gözleniyor. İngiliz The Telegraph gazetesi bu döneme ‘seks durgunluğu' ismini verdi. Siz bu tanıma katılır mısınız?
ÖZCAN: Evet, son 5-6 aydır terapist olarak çalıştığım çiftlerin geliş sebepleri seks durgunluğu tanımını doğruluyor. Cinsel isteği sürdüren şeylerin başında uygun ortam, yasak, gizem, ulaşılmazlık ve yenilik gelir.
Sürekli bir arada olunduğunda ilişki rutine biner, gizem ve yenilik kalmaz. Aynı evde zorunlu yaşamanın getirdiği psikolojik zorluklar, birbirinden sıkılma, ilişki toleransında azalma ve çatışmalarda eklendiğinde sevişme isteğinin tümüyle azalması normaldir.
KEÇE: İki farklı senaryo yaşanmaya başlandı. Pandemiden olumsuz yönde etkilenenler hem ilişkisel hem de cinsel sorunlar yaşamaya başladı. Pandemiden olumlu yönde etkilenenler ise seks yapmaya yöneldi.
Sosyal yaşamdan izole olmak, hastalığa yakalanma korkusu, maddi sıkıntılar, gelecek kaygısı, can sıkıntısı gibi pek çok olumsuzluk pandemi sürecini büyük bir stres faktörü haline getirdi.
Stres ve geleceğe dair kaygılar adrenalin ve kortizol hormonlarının daha çok salgılanmasına neden olur. Vücutta adrenalin ve kortizol yükseldiğinde libido düşer, yani cinsel istek azalır.
İkinci senaryoda ise karantina altındaki vatandaş daha fazla cinsel ilişkiye girmeye başladı. Seks hem ruh sağlığı hem de ilişki sağlığı açısından koruyucu ve güçlendiricidir, özellikle corona fobisinin yaygınlaştığı ve zorunlu bir karantina süreci olan evde kalma gibi yoğun stresli zamanlarda, iyi vakit geçirmek, anksiyeteyi azaltmak ve çiftlerin aralarındaki bağı sürdürebilmeleri için seks yapılması içgüdüsel bir tepkidir.
İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre geçen yıl kişilerin yüzde 25'i hiç cinsel ilişkiye girmezken yüzde 40'ı bir önceki yıldan daha az cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmiş (*). Türkiye'de bu konuda bir araştırma var mıdır?
ÖZCAN: İnsanlar genellikle cinsel hayatlarıyla ilgili doğruları söylemekten kaçınır. Türkiye'de bu konuda yapılmış çok fazla araştırma yok. Bizim gördüğümüz cinselliğin çok konuşulduğu ama az yaşandığı yönünde.
Neredeyse dört kişiden birinde erken boşalma, sertleşme sorunu, vajinusmus ya da cinsel isteksizlik gibi bir cinsel işlev bozukluğu olduğunu düşünürsek sonuçların İngiltere'den farklı olmadığını söyleyebiliriz.
KEÇE: Evet, Türkiye'de de benzer bir çalışma yapıldı. Son 10 gündür CİSED Ücretsiz Danışma Hattı'nı arayan bireyler üzerinde yapılan ankete, yaşları 40 ile 70 arasında değişen, 250 kadın 350 erkek olmak üzere toplam 600 kişi katıldı.
Gönüllü katılımcılara “Corona salgınından önce ne sıklıkla seks yapıyordunuz?” ve “Corona günlerinde evde kalırken seks yapma sıklığınızda bir artış veya azalma oldu mu?” şeklinde iki soru soruldu.
(*Kimi uzmanlar cinsellikle ilgili yapılan anketlerden vatandaşlardan doğru cevap almanın zor olduğunu vurguluyor.)
Evden çalışan bazı insanlar evde çalışmanın libido düzeylerini etkilediğini söylerken bazıları ise çok online görüşme (zoom vs.) yapmalarının seks isteklerini azalttığını anlatıyor. Bu anlamda size danışan kişiler var mı?
ÖZCAN: Birçok danışanımız evde çalışmanın cinsel hayata zarar verdiğini söylüyor. Pandemi boyunca mesai kavramının kalmaması, eskisinden daha fazla çalışılması, iş sorunlarının eve yansıması, çocukların evde olması, sürekli evde kalmanın sonucu kişisel bakımın azalması, uyku saati, yemek saati gibi yaşamı düzenleyen rutinlerin ortadan kalkması çiftler arasında ki uyumu bozmaktadır.
KEÇE: Pandemi nedeniyle cinsel hayatları olumsuz etkilenen ve bu nedenle psikoterapiye veya cinsel terapiye başvuran danışanların ifade ettiği sıkıntılar, pandemi sürecindeki yaşam koşullarının onları tekdüzeliğe sıkıştırmış olmasından kaynaklanıyor.
Özellikle de evden çalışmak zorunda kalan kişiler, bütün gün tüm faaliyetlerini aynı yerde yaptıkları, yani çalışmak, yemek, dinlenmek, eğlenmek için başka alternatiflerin olmadığı bir ortamda cinselliği düşünemiyorlar bile.
Çünkü eskiden dışarıda bir hayatları vardı, akşam eve geldiklerinde eşlerini özlüyorlardı ama şimdi artık birbirlerini görmekten bıktılar. Birbirlerini görmenin heyecanını kaybettiler ve üstelik şimdi birbirlerini sinirlendirmek için çok daha fazla fırsatları var. Bu durumda da cinselliğin artık onlar için ilgi çekici olmaması normal.
Erkekler ve kadınlar arasında bu dönemde libido düşüşü arasında bir fark var mı?
ÖZCAN: Eşler birbirinin cinsel enerjisinden olumlu ya da olumsuz etkilenir. Eğer bir eşin değişen koşular nedeniyle cinsel enerjisi düşerse zamanla diğerinin de ilgi ve isteği azalır. Bizim gördüğümüz pandemi sürecinde erkeklerin daha fazla etkilendiği yönünde.
Hazırlıksız bir şekilde eve kapanmak zorunda kalan erkeklerin, toplumsal cinsiyet rolünden uzaklaştıkça eril enerjileriyle birlikte cinsel istekleri de azaldı. Erkeklerdeki bu cinsel isteksizlik kadınları da olumsuz etkiliyor bu durum zamanla bir kısır döngüye dönüşüyor.
KEÇE: Kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın insanların pandemi döneminde strese verdikleri tepkilerde bireysel farklılıklar olacaktır. Bazı kişiler sekse olan ilgisini tamamen kaybederken, bazıları cinselliği bağlantıda kalmak ve kaygıyı azaltmak için başa çıkma mekanizması olarak kullanabilirler. Çiftler arasındaki farklılıklar bu dönemde daha belirgin hale gelebilir ve cinsel istek uyuşmazlığı riskini artırabilir.
Çiftler cinsel hayatlarını normale döndürmek için ne yapmalı? Yoksa salgın sürecinde libido düşüşü kaçınılmaz bir son mudur?
ÖZCAN: İnsanlar Covid-19 hastalığının zorunlu kıldığı yaşamsal değişiklikleri kabullenmekte ne kadar fazla direnirlerse o kadar fazla sorun yaşıyor, kabul ettiklerinde daha kolay baş edebiliyorlar. Bu süreçte cinsel isteğin azalması bir yere kadar zaten beklenen bir durum.
Bununla birlikte cinsel yaşam bazı küçük değişiklikler ve biraz çabayla pandemiye rağmen normale dönebilir. Çift pandemi öncesi şikâyet edilen, eşe ve aileye zaman ayıramama, birlikte vakit geçirememe gibi zorlukları hatırlayarak bu günleri bütün bunları yapmak için bir fırsat olarak görebilir. Nasıl olsa evdeyim diyerek öz bakımı ihmal etmemeli, eşe ve ilişkiye özen göstermeye devam edilmelidir.
Gün içinde belirli aralıklarla özel zamanlar yaratılarak duygusal ve tensel yakınlık sürdürülebilir. Birbirine sık sık dokunup sarılan, güzel sözle söyleyen, erotik ortam yaratan ve düzenli olarak birlikte olmaya çalışan çiftler cinsel istek ve enerjilerini uzun süre koruyabilir.
KEÇE: Çiftler cinsel hayatlarını normale döndürmek için iletişim sanatından yararlanabilirler. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için cinsel iletişim büyük önem taşır. İlişki memnuniyeti ve cinsel tatmin birbirini karşılıklı olarak etkiler.
Kriz anları, rotayı değiştirmek, yeniden bağlantı kurmak, yeni bir bakış açısı kazanmak, partneri yeniden değerlendirmek, daha önce var olan ve cinsel çekiciliği besleyen ilişkisel dinamikleri canlandırmak için fırsatlar sağlar.
Çiftler bu dönemi aralarında şehvet ve yakınlık yaratmanın, gergin ilişkilerini düzeltmenin yeni yollarını keşfetmek için kullanabilirler. Çiftlerin bağlılık hissini artırmalarının yanı sıra, birbirlerine biraz daha özel alan bırakmaları ve beraberlik ile ayrılık arasında iyi bir denge sağlamaları da önemlidir.
İlişkilerine bir yenilik katmak için hem bireysel hem de çift olarak yeni faaliyetlerde bulunmaya başlayabilir, böylece partnerlerini yeni bir bakışla görebilirler. Bunun sonucunda da aralarındaki cinsel istek ve çekiciliği artırabilirler.
Kemal Özcan: 1983-1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü'nde lisans ve eğitmenlik formasyonu eğitimini tamamlayan Kemal Özcan, çok sayıda seminer ve eğitimlerle alandaki çalışmalarını sürdürdü. Şema Terapi, EMDR, NLP, evlilik terapisi, cinsel terapi konularında uygulayıcı eğitimleri aldı.
Evlilik ve çift terapisi, cinsel terapi ve çözüm odaklı terapi konularında eğitimler vermekte olup Ocak 2011'den bu yana da Cinsel Sağlık Enstitüsü’nde (CİSED) psikolog, evlilik ve çift terapisti ve cinsel terapist olarak çalışmaktadır.
Cem Keçe: Cinsel Sağlık Enstitüsü Genel Başkanı Cem Keçe, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. Konya Selçuk Üniversitesi'nde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık eğitimi ve Azerbaycan Tıp Üniversitesi'nde Psikiyatri Uzmanlık eğitimi almıştır.
Keçe, psikoterapist ve cinsel terapist olarak görev yapmaktadır. Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı, Kadim Aşk Öğretileri, Senden Nefret Ediyorum, Ne Olur Beni Terk Etme isimli kitapları bulunan Cem Keçe, aynı zamanda köşe yazarlığı da yapmaktadır.