Bu çağın insanı, gittikçe büyüyen, çoğalan, çeşitlenen, karmaşıklaşan ve içinden çıkılmaz hale gelen devasa sorunlarına çözüm bulmak, huzur, mutluluk, barış, uzlaşma, dostluk, kardeşlik içinde bir arada yaşamak, sevgi, saygı, şefkat, merhamet ve hoşgörü eksenli bir dünya oluşturmak istiyorsa, Kur’an ve sünnet çerçevesinde bir hayat yaşamak zorundadır.
İslam’a, Kur’an ve sünnete üstün körü düşmanlıktan, Cemil Meriç’in ifadesiyle “idrakimize giydirilen deli gömlekleri olan” önyargıların, izmlerin ve ideolojilerin kör penceresinden ve at gözlüğüyle bakmaktan vazgeçmeli, tarafsız, objektif ve anlamaya çalışarak yaklaşmalı ve hayatımıza taşımalıyız o güzelim hayat ölçülerini…
Kur’an ve sünnet çerçevesinde yaşamak, günlük hayatımızın, insanlarla ilişkilerimizin güzelleşmesi, toplumsal hayatın huzur, mutluluk, esenlik, barış ve güvenlik, sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışma içinde bir arada yaşaması bakımından hayati öneme sahiptir.
Çağdaş dünyanın dertlerine derman buradadır ancak…
Hayatını Allah ve rasül ölçülerine göre, Kur’an çerçevesi içinde düzenlemektir sünnet…
Tanıdığına tanımadığına selam vermek ve almaktır sünnet..
Hastaları ziyaret etmektir sünnet…
İhtiyaç içinde kıvranan insanlara yardım etmek, ellerini tutmak, yaralarını sarmak, dertlerine derman olmak, komşusu açken tok yatmamaktır sünnet.
Hatasız kul olmaz, hata edenleri bağışlamaktır sünnet.
Büyüklenmemek, kibirlenmemek, başkalarını küçük görmemek, alçak gönüllü olmaktır sünnet.
Fitne çağında Allah ve rasülüne inanmak, hayatını imanla hayatlandırmak, farzlarla süslemek, günahlardan kaçınarak korumak ve yararlı işler yapmaktır sünnet…
Azdıran zenginlikten, bezdiren ve Allah’ı unutturan fakirlikten, perişan eden hastalıktan, saçma sapan konuşturan ihtiyarlıktan Allah’a sığınmaktır sünnet…
Ansızın gelen ölüme ve gelmesi kesin olan kıyamete karşı Müslümanca yaşayarak hazırlanmaktır sünnet…
İnsanları iyilikle buluşturmak ve kötülüklerden sakındırmaktır sünnet…
Konuştuğunda yalan söylememek, söz verdiğinde sözünde durmak ve emanet edilen şeye ihanet etmemektir sünnet.
Başına gelen hastalık, sıkıntı ve belalara sabretmektir.. nimetlere, imkânlara, iyilik ve güzelliklere şükretmektir sünnet...
Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir… Şükür nimeti artırır, nankörlükse elinden gitmesine sebep olur…
Bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltmek, buna gücü yetmiyorsa diliyle uyarmak, buna da gücü yetmiyorsa, kötülük yapandan ve kötülük yapılan ortamdan uzaklaşmaktır, onaylamamaktır onu sünnet…
Hangi işi yaparsak yapalım, evde, işte ve toplumsal hayatta, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yaşamak ve sorumluluğunun gereğini yapmaktır sünnet…
Allah’ın verdiği mal, mülk, zenginlik, bilgi, makam, mevki ve diğer imkanları Allah yolunda kullanmak, insanlara yararlı olmaktır sünnet…
Güler yüzü, tatlı dili ve iyi huylarıyla insanları memnun etmektir sünnet…
Müslümanın kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, ya hayır söylemesi veya susmasıdır sünnet…
Ne kadar güçlü ve yüksek makamlarda olursa olsun, kızdığında öfkesini yenmektir sünnet…
Her şartta ve durumda birbirine karşı sevgi, saygı, hoşgörü, şefkat ve merhametle davranmaktır sünnet…
İnsanlara hayatı kolaylaştırmak, güçleştirmemek, müjdeleyip nefret ettirmemektir sünnet…
İstediğini yapmak değil, Allah’a ve insanlara karşı edepli ve utangaç olmaktır sünnet…
Hayatının her anında hayra, iyilik ve güzelliklere vesile olmaktır, iyi şeyler yapmak ve iyi bir çığır açmaktır sünnet…
Dostunu düşmanını iyi tanımak, aynı yılana aynı delikten iki defa ısırılmamak, aynı hatayı iki defa yapmamaktır sünnet…
Nerede olursa olsun Allah’a karşı gelmekten, yanlış, çirkin, kötü ve günah olan işler yapmaktan sakınmak, belki istemeden ve yanılarak yaptığı bir kötülüğün etkisini iyilikler yaparak ortadan kaldırmaktır sünnet…
Hayatın bütün alanlarında işini sağlam, iyi, doğru ve güvenli yapmaktır sünnet…
Duygu, düşünce ve davranış bütünlüğü içinde sağlıklı olmaktır, Müslümanca düşünmek, hissetmek ve davranmaktır sünnet…
İnsanlara tebessüm etmek, güler yüzlü olmak, iyiliği öğütlemek, kötülükten sakındırmak, yolunu kaybedene yol göstermek, yolda insana zarar veren diken, taş, kemik ve çöp gibi şeyleri kaldırmaktır sünnet…
Allah’a çok şükretmek, her zaman onu anmak, öğütlerine uymak ve vasiyetini tutmaktır sünnet…
Cehenneme götüren fitneden, cehennem azabından, zenginlik ve fakirliğin kötülüğünden sakınmak, Allah’a sığınmaktır sünnet…
Dünyada ve ahirette güvencesi olan dinini güzelce yaşamak, geçim kaynağı olan dünyasını düzeltmek ve son durağı olan ahirete hazırlanmaktır sünnet…
Çocuklarını helal rızıkla beslemek ve güzel terbiye etmektir sünnet…
Birbirine karşı kötü duygular beslememek, çekememezlik yapmamak, sırt çevirmemek, kardeş olmak ve üç günden fazla dargın durmamaktır sünnet…
Yetimi, yoksulu, ihtiyaçlıyı gözetmek, korumak, ihtiyaçlarını gidermek, yardım etmektir sünnet…
Çocuklarından saygı görmek için atalarına saygılı olmak, hanımının kendisine karşı iffetli olması için başkalarının kadınlarına karşı iffetli olmak, kötü gözle ve çirkin arzularla bakmamaktır sünnet…
Beden güzelliği, sağlık ve zenginlik bakımından kendisinden yukarıdakilere/üstün olanlara değil, kendisinden aşağıdakilere bakmaktır sünnet…
Yaptığı hatalarda, günahlarda, çirkin ve kötü işlerde ısrar etmemek, tekrar yapmamak, bir daha yapmamak üzere Allah söz vermek ve tövbe etmektir sünnet…
Müslümanca düşünme, hissetme, davranma ve yaşama kararlılığıdır sünnet...
Peki o zaman kimdir müslüman, neye göre ve nasıl davranışlar sergiler?
Allah Rasülü(sav)'ne kulak verelim ve gereğini yerine getirelim öyleyse:
Diktiği ağaçtan, ektiği ekinden, insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, kendisi için sadaka olan kişidir Müslüman...
Rabbine karşı gelmekten sakınan, beş vakit namazını kılan, ramazan orucunu tutan, mallarının zekatını veren, (Kur'an ve Sünnet çerçevesindeki isteklerinde) yöneticilerine itaat eden, böylece Rabbinin cennetine giren kişidir müslüman...
Çalıştırdığı kişiye ücretini alnının teri kurumadan verendir müslüman...
(Başkalarına, bir başkasının kötülüğü için) söz taşıdığında (cezasını çekmeden veya bağışlanmadan) cennete giremeyeceğini bilendir müslüman...
İmanın yetmiş küsur derece, en üstününün Lailaheillallah/Allah'tan başka ilah yoktur, sözü, en düşüğünün, rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmak, utanmanın imandan olduğunu, bilen ve ona göre davranandır müslüman...
Dul ve fakirlere yardım edenin, Allah yolunda cihad eden, gündüzleri oruç tutan, gecelerini ibadetle geçiren kimse gibi, olduğunu bilen, dul ve fakirlere yardım edendir müslüman...
Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki, Allah, komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim, sözünü unutmayan, komşularına her zaman iyi ve güzel davranandır müslüman...
Allah'ın rızasının anne babasının rızasında, Allah'ın öfkesinin, anne-babanın öfkesinde olduğunu, bilerek anne-babasını hoşnut edendir müslüman...
Doğruluğun iyiliğe, iyiliğin cennete götüreceğini, kişinin, doğru söyleye söyleye Allah katında doğru sözlü yazılacağını.. yalancılığın kötülüğe, kötülüğün cehenneme götüreceğini, kişinin, yalan söyleye söyleye, Allah katında çok yalancı, diye yazılacağının farkında olan, her halükarda doğruluktan ayrılmayan, hiçbir sebeple yalana yönelmeyen güvenilir insandır müslüman...
Mü'min kardeşiyle münakaşa yapmayan / tartışmayan, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapmayan, yerine getiremeyeceği bir söz vermeyendir müslüman...
Alim geçinmek, sefihlerle(akılsızlarla) münazara yapmak, halkın dikkatlerini üzerine çekmek için ilim öğrenmeyen, sadece Allah rızası için illim öğrenip gereğini yaparak, Allah'ın cehennemine atmadığı kişidir müslüman...
Satışında, satın alışında, borcunu ödeyişinde cömert ve kolaylaştırıcı davranan, Allah'ın rahmetini bol kıldığı kimsedir müslüman...
Yumuşak davranmaktan mahrum kalarak hayrın tamamından mahrum kalmayandır müslüman...
Darda olana yardım eden, nefes aldıran, borcunu tamamen bağışlayıveren, bu sayede, Allah'ın kıyamet gününün sıkıntılarından kurtardığı kimsedir müslüman...
Cimrilik ve kötü ahlak, denilen iki özelliğin kendisinde asla bir arada bulunmadığı kişidir müslüman...
Allah korkusuyla gözyaşı döken, süt memeye dönmedikçe ateşe girmeyen, Allah yolunda yapışan tozla cehennemin dumanı üzerinde bir araya gelmeyen bir kuldur müslüman...
İyiliğin güzel ahlak, günahın da içini rahatsız eden ve başkasının bilmesinden korktuğu şey, olduğunu bilen ve hayatını ona göre yaşayandır müslüman...
(Devir ne kadar kötü olursa olsun), aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğunu önemseyen, helal lokmayla beslenen, haramdan kaçınandır müslüman...
Kendisine müslüman olmak ve müslümanca yaşamak nasip edilen, geçimini sağlayacak yeterli yiyeceği olan, bununla yetinen mutlu kişidir müslüman...
Ademoğullarından hiçbir kimsenin elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyeceği yemediğini bilerek, Allah'ın peygamberi Davut(as) gibi elinin emeğini yiyen insandır müslüman...
Zenginliğin mal çokluğunda değil, göz tokluğunda, olduğunu unutmayan gözü-gönlü tok insandır müslüman...
Kulun Rabbine daha fazla secdedeyken yakın olacağını bildiği için secdede duayı çok yapandır müslüman...
İnsanlara karşı iyi ahlaklı olan kişidir müslüman...
İki büyük nimet olan sıhhat ve boş vakit konusunda aldanmayan insandır müslüman...
Allah için ağlayan, Allah yolunda uyanık sabahlayan ve ateşin değmediği iki göz sahibidir müslüman...
Oturup Allah'ı anan, meleklerin etrafını sardığı, üzerlerine sekinet / manevi bir rahatlık, gönül huzuru inen, Allah'ın, katındakilere anlattığı bir topluluğa mensuptur müslüman...
Allah'ın, Kur'an ölçülerine uymadıkları için alçalttığı değil, Kur'an'ın emir, yasak ve öğütlerine göre yaşadıkları için yücelttiği milletin üyesidir müslüman...
Allah ve Rasülüne asla karşı gelmeyen, her halükarda itaat eden insandır müslüman...
Arzu, istek ve beklentileri Kur'an'a uyan, Allah Rasülünü, kendi evladı, anne babası ve bütün insanlardan fazla seven bir kişidir gerçek müslüman...
Mü'min kardeşi için, bir binanın birbirine destek veren tuğlaları gibidir müslüman.
Allah rasülünün sahih sözlerini işiten, iyice kavrayan, ezberleyen ve başkalarına duyuran, bu sebeple yüzü nurlanan kişidir müslüman...
Kur' an'ı öğrenen ve öğreten en hayırlı kişidir müslüman...
Dinini yaşamakta, onu anlatmakta, Allah'a, kitabına, peygamberine, müslüman yöneticilere ve müslümanlara karşı samimi ve dürüsttür müslüman...
Veren elin alan elden daha hayırlı, olduğunu bildiği için almaktan ziyade başkalarına vermeyi iş edinen birisidir müslüman...
Az da olsa devamlı olarak, Allah'a en sevimli işlerle uğraşan insandır müslüman...
Kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği amel olan namazı vaktinde, bilinçli ve anlayarak kılan kişidir müslüman...
Kıyamet gününde sevdiği kimselerle beraber olacağından, dünyada salih/iyi insanlarla beraber olan kişidir müslüman...
Birbirini sevme, merhamet etme ve şefkat göstermede, vücudun bir organı rahatsız olsa, diğer organların uykusuzluk ve ateşlenmekle ona ortak oldukları bir vücut gibidir müslümanlar...
Dünyadan uzaklaştıkça Allah'ın sevdiği, insanların ellerindekilerden uzak durdukça insanların sevdiği bir kişidir müslüman...
Öyleyse nasıl yaşar, neler yapar ve yapmaz müslüman kişi, insanlarla ilişkilerinde nelere dikkat eder?
Allah insanların bedenlerine ve yüzlerine değil, kalplerine ve amellerine / işlerine / yapıp ettiklerine bakar...
Öyleyse yaptığımız işlere ve kalbimizdeki duygulara dikkat etmeliyiz...
Günde yetmiş defadan fazla tevbe eden ve bağışlanmayı dileyen peygamberimiz gibi, tevbe ederek Allah'tan bağışlanmayı dileyelim..
Çünkü Allah, kulunun tevbe etmesi ve bağışlanmayı istemesinden dolayı, ıssız bir çölde devesini kaybeden bir kişi, onu bulduğunda nasıl sevinirse, Allah da öyle sevinir...
Adem oğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi dolusu daha ister. Onun ağzını / gözünü ancak toprak doyurur. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.
Öyleyse dünyaya ait şeylere, evlat, eş, mal, mülk, zenginlik, makam, mevki, şan ve şöhrete aldanmamalı, onların bir fitne ve sınav sebebi olduğunu asla unutmamalıyız. Başımıza gelen iyi şeylere şükretmeli veya kötü şeylere sabretmeliyiz.
Çünkü mü'minin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Her durumu onun için hayır sebebidir. Bu özellik sadece mü'minlerde bulunur. Sevinecek olsa şükreder, başına bir bela gelecek olsa sabreder, bunlar onun için bir hayır ve iyiliktir.
Yorgunluk, hastalık, tasa, gam, keder ve sıkıntıdan, ayağına batan dikene kadar, başına gelen her şeyi, Allah, müslümanın hata ve günahlarının bağışlanmasına sebep kılar...
Müslüman, nerede ve nasıl olursa olsun Allah'tan korkar. Yolunu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışır. Kötülük yaptığında, peşinden bir iyilik yaparak o kötülüğü silip götürür. İnsanlara güzel huy ve iyiikle davranır.
Kalbi, Allah'a güvenme ve tevekkülde, kuşlar gibi güven içinde, cennete girecek bazı insanlardan olur.
Allah'a gerektiği gibi inanır, güvenir ve tevekkül ederse, sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde, akşamları dolu kursakla dönen kuşlar gibi ona rızık verir Allah...
Çünkü Allah, kendisine bir karış yaklaşana bir arşın, bir arşın yaklaşana bir kulaç yaklaşır, yürüyerek gelene koşarak varır.
Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış ve örtülmüştür. Cennetse, zorluklar ve nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.
Nefsin istediği şeylerden kaçınarak cehennemden kurtulmaya, istemediği şeyleri yaparak cennete girmeye bakmalıyız.
Cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değildir...
Din kardeşimizi güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir iyiliği küçük görmemeliyiz.
Kapımızın önünden akmakta olan, her gün içine girip yıkandığımız suyu bol bir ırmak olan beş vakit namazı kılmalıyız.
Ölü tabuta konulup, insanlar ve erkekler yüklendiği zaman, ölü iyi biriyse der ki:
-Gideceğim yere hemen ulaştırın beni, hemen!
Ölü, iyi bir kişi değilse, bir çığlık atar:
-Eyvah, nereye götürüyorsunuz beni!
İnsanlardan başka her şey duyar onun sesini. Eğer insan duysaydı bu sesi, bayılıp düşerdi.
Bir insan öldüğü zaman peşinden üç şey takip eder onu: Aile bireyleri, malları ve yapıp ettiği şeyler. Bunlardan ikisi, malı ve ailesi geriye döner, yapıp ettiği iyi ve kötü işler, günahları ve sevapları onunla birlikte kalır.
Öyleyse, hayat şartları bizden aşağı olanlara bakmalıyız, üstün olanlara değil.. Allah'ın bize verdiği nimetleri hor görmememiz için bu en iyi yoldur...
Eğer bu dünyanın Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değeri olsaydı, Allah hiçbir kafire bu dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.
İnsanın bu dünyayla işi ve ilgisi, bu dünyada bir ağaç altında gölgelenip bırakıp giden bir yolcu gibi olmalıdır.
Bu dünyada kalıcı değildir insan. Herkes göçüp gidiyor buradan. Bir imtihan yeridir bu alem. Duygu, düşünce ve davranışlarına, yemesine, içmesine, diğer insanlarla ilişkilerine dikkat etmeli insan.
Hiçbir kimse midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana, kendini ayakta tutacak kadar birkaç lokma yeter. Eğer yemesi gerekiyorsa, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini nefes için boş bıraksın.
Çok yemek, çok konuşmak, çok gülmek ve çok uyumak kalbi öldüren şeylerdendir.
Şüphesiz ki Allah, kuluna verdiği nimetlerin eserini üzerinde görmek ister.
Allah'ın nimetlerini kullanırken helal, gösteriş ve savurganlıktan uzak olmasına dikkat etmeliyiz.
Allah'ın kendisine verdiği mal, zenginlik ve diğer imkanları Allah yolunda harcayan, ilmini yerli yerinde kullanan ve başkalarına öğreten, bu haliyle kendisine imrenilen bir insan olmak gerekir.
Allah'ın, bizim aracılığımızla bir kişiyi hidayete kavuşturması, İslami hayata yöneltmesinin, dünyanın bütün zenginliklerine sahip olmaktan daha önemli ve hayırlı olduğunu unutmamalı, Allah'ın dosdoğru yoluna çağıranlara uyanların sevabından hiçbir şey eksilmeden, Allah ve Rasülünün yoluna çağıranlara da verileceğini bilmeliyiz.
İnsanoğlu ölünce bütün amelleri kesileceğine, günah ve sevap yazılmayacağına göre, amel defterinin hesap gününe kadar açık kalmasını, sevap yazılmasını sağlayacak, insanların faydalanacağı yol, köprü, çeşme ve okul gibi şeyleri yapmak, başkalarına yararı olan yazılı ve sözlü bir eser bırakmak ve kendisine dua eden hayırlı bir evlat yetiştirmek gerekir.
Bize en güzel rehber, model, önder, lider, yol haritası, hayat pusulası ve en güzel örnek olan Peygamber efendimizi adım adım izlemeli, Kur'an'ı, İslam’ı ve hayatı onun gibi anlamaya, yorumlamaya, yaşamaya ve adı her anıldığında salavat okumaya özen göstermeliyiz...
Hayatımızın her anında, bizi en güzel biçimde yaratan, üstün özelliklerle ve nimetlerle donatan, hayatını programlayan, evrene, eşyaya, varlıklara egemen olan, eşi, benzeri, ortağı bulunmayan, yaratan, yaşatan, öldüren, yeniden diriltecek olan Allah'ı anmalı, Allah'ı ananla anmayan arasındaki farkın, ölüyle diri arasındaki fark gibi olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Allah kulunun düşündüğü gibidir. Onu hatırlayıp anarsa onunla beraberdir. O onu tek başına hatırlar ve anarsa, o da onu tek başına anar, bir topluluk içinde anarsa, o da onu hayırlı bir topluluk içinde anar...
İnsan hiçbir zaman Allah'tan gafil olmamalı, hayatının her anını ihsan duygusuyla, sanki Allah'ı görüyormuş gibi, Allah'ı görmese de, Allah'ın her daim onu gördüğü, her halini bildiği, denetlediği, bir gün mutlaka hesabını vereceği bilinciyle planlamalı, programlamalı ve öyle yaşamalıdır.
Dualarında din kardeşlerini hiçbir zaman unutmamalıdır.
Bir müslümanın yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. O müslüman din kardeşi için hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder...
Müslümanca, Allah ve Rasül ölçülerine göre yaşamak en mühim meselesidir müslümanın...