BEÜ Afet Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Kurtuluş Sedar Görmüş, BEÜ Afet Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğrt Üyesi Yrd. Doç. Dr. Saygın Abdikan ve Araştırma Görevlisi Gökhan Gürbüz Türkiye’deki deprem gerçeği ve Ege Denizi’ndeki son depremleri değerlendirdi.
Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Gökova Körfezi ve Bodrum bölümünde meydana gelen depremler sonrası depremin kamuoyunda geniş yer bulmaya başladığına dikkat çekti. Yaşanan depremler sonrası olası Büyük Marmara Depremi’nin de yeniden konuşulmaya başlandığını hatırlatan Kutoğlu, olası depreme karşı tarih verilmesinin doğru olmadığına dikkat çekti.
Kutoğlu, “Geçtiğimiz bir kaç hafta içerisinde Ege denizi içerisinde kıyılarımıza yakın Gökova Körfezi kısmında Bodrum bölümünde depremler olmaya başladı. Biz aslında bunlarla ilgili çalışmalarımıza hep devam ediyoruz da fakat basında bazen çıkan haberler, bir takım haberler deprem, popülaritesi olan bir konu olduğu için kamuoyunu yanlış bilgilendirmeler yapılıyor. O nedenle biz de çalışmalarımız doğrultusunda bazı bilgileri paylaşıp daha sağduyulu ve bilinçli hareket edilmesi yönünde 17 Ağustos depreminin denk düşen bu günde bilgilerimizi paylaşmak istedik. Ege denizinde depremler meydana gelince ister istemez Marmara bölgesinde Marmara Denizi'nin içerisindeki depremler de tekrar konuşulmaya başlandı. Bir süredir unutulmuştu. Bunun sebeplerinden bir tanesi de Türkiye'de bildiğimiz en iyi fay sisteminin Kuzey Anadolu Fay Sistemi olması. Bununla ilgili tahminlerin de çok daha yüksek oranda yapılabilmesidir” dedi.
“Sorunlu bina stokunu azaltmamız gerekiyor”
Kutoğlu, Marmara Denizi’nde deprem olma olasılığının varlığına işaret ederek depreme her an hazırlıklı olunması gerektiğine vurgu yaptı. Sorunlu bina stokunun azaltılması gerektiğini belirten Şenol Hakan Kutoğlu, şöyle devam etti:
“Burada bizim BEÜ Afet Merkezi olarak bizi endişelendiren husus maalesef gazetelerde tarihler veriliyor. Yakın tarihler verilmesinin de kamuoyu üzerinde bir takım rahatsız edici etkileri oluyor. İleriye dönük ‘Şu tarihe kadar deprem beklemiyoruz ancak şu tarihten sonra olur’ şeklindeki açıklamalar da hakikaten üzüntü verici. Çünkü Marmara Bölgesi üzerinde meydana gelmesi beklenen bu büyük depremle ilgili tarih verici açıklamalar yapmak ya alınacak önlemlerin sekteye uğramasına neden oluyor. Siz tutup da ‘Şu tarihe kadar deprem beklemiyoruz’ derseniz o zaman bu kentsel dönüşüm anlamında, binaların iyileştirilmesi, daha yaşanabilir ortamların oluşturulması anlamında yapılacak faaliyetlerin sekteye uğramasına neden olur. Bu da doğru bir şey değil, çünkü uluslararası literatüre baktığınız zaman Marmara Depremiyle ilgili olasılıklar söz konusu. Her geçtiğimiz gün bu olasılıklar artıyor. Bu gün de Marmara Denizi’nde deprem olma olasılığı var, yarın biraz daha artacak.
Önümüzdeki sene biraz daha artacak. Bu şekilde devam edecek. Uluslararası literatürde yapılan çalışmalara göre Marmara Denizi’ndeki faylarda 2030’lu yıllara kadar bugünden artarak devam eden şeklinde yüzde 30’lara varan şekilde deprem olma olasılığı var. Bütünleşik anlamda baktığınız zaman da herhangi bir fayın kırılma olasılığı uluslararası literatürde kabul görmüş eserlerde yüzde 40’lar civarında deprem olma olasılığı var. Bu gün gün giderek artıyor. Dolayısıyla şu gün olacak, bu gün olacak, bugüne kadar olmayacak gibi ifadeler depremle ilgili alınacak tedbirlerin sekteye uğramasına neden olur. Kulağın üzerine yatılmasına neden olur. Bizim bugün ya da yarın deprem olacakmış şeklinde tedbirlerimizi hızlı bir şekilde alıyor olmamız, uygulamaya geçiriyor olmamız lazım. Sorunlu zeminlerden uzaklaşıyor olmamız lazım. Sorunlu bina stokunu azaltmamız gerekiyor.”
“3.5 metreye varan tsunami dalgalarının kıyıları vurma ihtimali var”
Yaşanan depremlerle Bodrum kıyılarında tsunamiler oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, “Bodrum kıyılarında tsunami oluştu. 30 santimetreye kadar yükselen dalgaların olduğu çeşitli kaynaklarca açıklandı. Bazı yerlerde 100 metreye kadar denizin içeriye girdiği söylendi. Burada bu fay hattından daha ziyade Ege denizi içerisinde büyük bir dalma batma zonu var. Bu kıta sınırı üzerinde bir deprem olması durumunda Ege Denizi’nde kıyılarımıza, yapılan simülasyon tekniğinde dalga boyunun 3.5 metreye kadara ulaşılabileceği literatürde belirtilmiş durumda. O zaman tabi buna da hazırlıklı olmak lazım. Daha uzakta yer alan ama dalma batma zonunu oluşturan daha büyük deprem üretme potansiyeli olan faylarda bir deprem meydana geldiğinde bunlar 3.5 metreye varan tsunami dalgalarının kıyıları vurma ihtimali var. Dolayısıyla buna da hazırlıklı olmak lazım” diye ifade etti.
“Benzin istasyonları riskli alanlar"
Toplanma alanlarının belirlenmesi sırasında sıkıntılar yaşandığını dikkat çeken Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, “Yaşam alanlarında geniş alanları yok ettiğimiz için afetlerle ilgili toplanma alanları belirlerken sıkıntı yaşıyoruz. Nerede boşluk var toplanma alanı oluyor. Özellikle deprem, yangın, heyelan gibi afetlerde benzin istasyonları herhalde en riskli alanlardır. Toplanma alanı seçilirken. Çünkü oraya binlerce insan toplanırsa onların içerisinden biri de sigara içmeye kalkarsa, izmariti yere atarsa, olası yakıt sızıntısında alın size ikinci problem. Dolayısıyla benzin istasyonları toplanma alanı olarak seçilmiş. Bu çok yanlış. Riskli alan, afet meydana geldiğinde en riskli alanlar benzin istasyonlarıdır” şeklinde sözlerini tamamladı.
Panel, diğer konuşmacıların sunumlarının ardından sona erdi.