Günlük iyot ihtiyacının 150 mikrogram olduğunu ifade eden İyigün, tuz tüketiminin günde 5-6 gramı geçmemesi gerektiğini söyledi. Sofra tuzunun sağlık için en önemli mikro elementlerden biri olan iyot içeren tuz formuna sahip olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi İyigün, “Tuz tüketiminde iyotlu tuzu tercih etmek gerekir çünkü ülkemizde su ve gıdalarla alınan iyot, sağlık açısından yeterli olmamaktadır” dedi.
Vücutta iyot alımı yetersiz kaldığında tiroit bezinin çalışmamasına bağlı çeşitli hastalıklarla karşılaşılabileceği uyarısında bulunan İyigün, bu nedenle boynun ön orta bölümünde metabolizma hormonu üreten tiroit bezinin fazla çalıştığı kişiler ve hipertansiyon hastaları dışında iyotsuz tuz tüketilmesinin önerilmediğini kaydetti.
1 gram tuzda yaklaşık 400 mg kadar sodyum bulunduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi İyigün, “Günlük sodyum ihtiyacımız 1500-2400 mg’dir. Bu nedenle günde 6 gram yani 1 tatlı kaşığı tuz ihtiyacımızı karşılar” şeklinde konuştu. İyigün, yemek sıcakken eklenen tuzdaki iyotun etkinliğini kaybetmesi nedeniyle tuzun yemeğe ocakta değil sofrada eklenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Tuzun yetersiz alınmasının yanı sıra, aşırı tüketiminin de sağlık açısından önemli tehlikeler doğurduğuna dikkat çeken doktor 1 gram tuzun vücutta ortalama 250 gram su biriktirdiğini vurguladı. İyigün, aşırı tuz tüketiminin zararlarını şöyle anlattı:
Fazla tuz tüketimi, sodyum miktarında artışa bağlı olarak tansiyonun aşırı şekilde yükselmesine yol açar. Hipertansiyon ise kalp-damar (kalp krizi) ve beyin-damar (inme-felç) hastalıklarında risk artışına yol açar. Tuzda bulunan sodyum beraberinde fazla suyu da tutarak vücutta ödem oluşmasına sebep olur. 1 gram tuz vücutta ortalama 250 gram su biriktirmektedir.
Hipertansiyon göz bozuklukları ve görme kayıplarına neden olur. Fazla tuz; insülin salınımı ve sinyal iletimlerini bozarak insülin direncini artırır, bu durum da sonuçta diyabete eğilim ve obezite hastalığıyla sonuçlanır.
Tuzun aynı zamanda iştah açıcı bir özelliği olduğunu da sözlerine ekleyen İyigün, “Fazla tuz tüketimi, yağ deposundan adiponektin salgılanmasına sebep olur. Adiponektin ise karaciğer yağlanmasını tetikler. Tuzun gereğinden fazla tüketilmesi kemiklerde kalsiyum serbestleşmesine, böbreklerde kalsiyum kaybına ve buna bağlı olarak kemik erimesine sebep olur. Ayrıca fazla tuz kan basıncını yükselterek böbrek içi kılcal damarlarda hasara yol açar. Bunun sonucunda da protein kaçağı (böbrek hasarı) gelişir” diye konuştu.
Böbrekte taş oluşumunda da tuz tüketimi artışıyla riskin arttığına dikkat çeken İyigün, “Kalsiyum atılımının artmasına bağlı olarak fazla tuz tüketmek, aynı zamanda bağırsakların çalışmasını yavaşlatır, kabızlık ve vitamin yetmezliklerine sebep olur. Günlük tuz tüketimi, yaklaşık silme bir tatlı kaşığı tuz tüketimine denk gelen 5-6 gramı geçmediği taktirde hastalıklardan ve tuzun zararlarından korunuruz. Fazlası hastalık riski taşımaktadır” dedi.
Fast-food tarzı beslenme, hazır paketlenmiş gıda tüketiminin artması nedeniyle son dönemde çocuklardaki tuz tüketiminin had safhaya ulaştığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi İyigün, “Türkiye’de tuz tüketiminin günde 18 gram olduğu tespit edildi. Bu ihtiyacın 3 katı. Batıda bu oran günlük 9-12 gram iken ülkemizde sadece 5 orta dilim ekmek ile alınan tuz miktarı 7.2 gram. Üstelik hazır gıda- konserve tüketimimiz de çok fazla. Unutulmaması gerekir ki, cips, salam, sosis, pastırma gibi çeşitli paketlenmiş gıdaların, ketçap ve sosların çocuklukta aşırı tüketilmesi ihtiyaçtan fazla tuz tüketimine bağlı hipertansiyon obezite, diyabet ve böbrek hastalıkları riskinde artışa yol açar” diye konuştu.
İyigün, pastırma, sucuk, sosis, salam, ketçap, hazır soslar, şalgam suyu, salça, patates cipsi, hazır çorba, bulyonlar, peynir, ekmek, soda, kuru meyveler, bisküvi, pasta, turşu, zeytin, kuruyemiş, konserve gıdaların yanı sıra işlenmiş ve dondurulmuş besinler ile tüm paketlenmiş hazır ürünlerin çok fazla tuz içeren yüksek riskli grupta olduğunu söyledi.
Yiyeceklerdeki tuz azaltmak için önerilerde de bulunan Dr. Öğr. Üyesi İyigün, bunları şöyle sıraladı: Paketlenmiş ürünleri tüketmekten kaçınmalıyız. Yemekler tuzsuz pişirilmeli, tuz sofrada eklenmeli, işlenmiş et tüketimi azaltılmalı, konserve gıdaların tüketimi tercih edilmemeli, yemeklerde fındık, badem, ceviz ve semizotu kullanılmalı, hazır yufka tüketilmemeli, sağlıklı beslenmeye önem verilmeli, yemekler tuz yerine taze ve kuru otlarla tatlandırılmalı, sebze- meyve tüketimi artırılmalı, bol su tüketilmeli. 5 orta dilim ekmek ile ortalama 7.2 gram tuz alıyoruz. Bu nedenle ekmeklerin tuzsuz hazırlanıp satılması da çok yerinde bir önlem olabilir.