Bu toprakların kaderidir.

Grizular, göçükler...

Bazen ihmal, bazen basiret bağlanması, bazen de 'bir şey olmaz' mantığının sonucudur yaşananlar...

Hiç beklenmeyen anlarda patlak verir.

Son dakika geçer ajanslar...

Ocak ağzında yürekler yangın yeridir:

Ocaktan güzel bir haber ha geldi ha gelecektir.

Bazen sevinç gözyaşları, bazen de acı feryat kaplar her yeri. Bu defa sevinç gözyaşlarıyla herkesin evine mutlu mesut dönmesini diledik. 

Ne yazık ki bu gece de TTK'nın Amasra maden ocağından gelen haberle yıkıldık.   

Grizu patlamasının meydana geldiği ve 110 işçinin çalıştığı vardiyada bazı işçiler kendi imkanlarıyla ocaktan çıktı, kimisi ise yaralı kurtarıldı. Ama zaman geçtikçe 49 işçinin mahsur kaldığı iskli bölgedem acı haberler gelmeye başladı. Ölü sayısı önce 2 olarak açıklandı, sonrasında ne yazık ki 14 işçimizin hayatını kaybettiği anlaşıldı. Vakit geceyi bulunca Sağlık Bakanı son sayıyı 22 olarak açıkladı. Yaralı kurtarılan 17 işçiden 8'inin ise yoğun bakımda olduğunu duyurdu. 

Gün ağardığında şehit sayısı 40 olarak açıklandı.

Peki ocaktaki son durum nedir?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez ilk bulgulara göre olayın grizu patlaması olduğunu söyledi. Ocakta havalandırma yönünden bir sıkıntı olmadığını, yangının kontrol altında olduğunu açıkladı. 

Olayın nedeni hakkında kesin bir bilgi yok. Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Konu araştırılıyor.   

AFAD'ın ilk açıklamasında olayın trafo patlamasından kaynaklandığı dile getirildi. Ancak sonradan bunun sehven yazıldığı bildirilerek bu ifade geri çekildi.

Bölgemizde en son 17 Mayıs 2010 tarihinde Kilimli Karadon Maden ocağında grizu faciası yaşanmıştı. 30 madencimizi yitirmiştik. Yürekler kor gibi yangın yeriydi. O günlere gittim geldim bir an...

Bu akşam da ansızın patlayan grizu, işçileri aramızdan aldı. Önce ekranlarda son dakika flashları patladı sonra yüreklerde kor ateşi yandı yine. Ocak ağzında bekleyen gözü yaşlı anne babalardan, gül yüzlü yarlardan ağıtlar yükseldi göklere...

Ve sosyal medyada kara bir ekran üstünde şu satırlar belirdi: 

Demek ki kömür, sadece bir evi ısıtmazmış...

Yakabilirmiş de milyonlarca ciğeri...

Rabbim ölen işçilerimize rahmet etsin. Kederli ailelerine ve yakınlarına sabır versin. Ülkemizin başı sağolsun...

İŞ GÜVENLİĞİ MESELESİ

Bu acı olay vesilesiyle kurallara uyma, iş güvenliği tedbirleri ve önlem alma kültürümüze dair kanaatimi paylaşmak istiyorum.  

Ne yazık ki atalarımızın eşeği sağlam kazığa bağlamak olarak dile getirdiği tedbir konusunda iyi olduğumuz söylenemez.

Halbuki hayati önem taşıyan bir husustur.

O yüzden tekrar etmekte fayda var.

Madencilik gibi yüksek risk taşıyan mesleklerde iş güvenliği her şeyin başındadır. Ocaklarda her daim iş güvenliği ve teyakkuz hali hakim olmalıdır. İşçiler sürekli bu bilinçle donatılmalıdır.

Bazen insanımızda 'bir şey olmaz' mantığı vardır.

Bu çok tehlikeli bir sözdür.

Hele maden ocağı gibi riskli iş kollarında asla söylenmemesi/yapılmaması gereken bir söz ve eylemdir.

Ancak ne yazık ki bütün uyarılara rağmen bu sosyal psikoloji devreye girer ve büyük acılar yaşatabilir.

Maden ocağında çalışırken, araç kullanırken, inşaat işlerinde ve benzeri riskli işlerde Alman mantığını hakim kılmak gerekir. Yani sağlamcılık. Her şeyi kuralına göre tam ve eksiksiz bir şekilde yapmak.

Bizde  genellikle 'aman bir şey olmaz' mantığı hakimdir. Hatta dikkatli davranan kişiler, aşırı abartmak ve korkmakla suçlanırlar. Alay konusu bile olabilirler.

Aslında 'kaçanın anası ağlamaz' diyen de, 'tevekkelin gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)” diyen de, 'eşeğini sağlam kazığa bağla' öğüdünü veren de bizim atalarımız değil midir?

Evlatları olmaktan gurur duyduğumuz atalarımızın ikazlarına kulak tıkamak, büyük bir tezatlık örneği değil mi?

Mesela en basitinden trafiğe çıkın, yüzlerce sürücüden kaç tanesi sağa ya da sola dönerken sinyal veriyor?

Hangimiz son raddeye gelmeden hastaneye gidiyor?

Hangimiz önceden tedbir alıyor?

Kaçımız hayata geniş perspektiften bakabiliyor?

Ne demişler; 

Tedbir kuldan, takdir Allah'tandır.

Bunu söyler, bunu hatırlatırız.