Nice zamandır kendimi çok yorgun hissediyorum.

Halsizim.

Yaşama sevincim bitti.

Bakmayın arada gülüyor göründüğüme...

Hep bir keder var derinimde.

Nedendir bilmiyorum ama nicedir böyleyim.

Etrafıma bakıyorum daha da karamsarlaşıyorum.

Arada içime su serpen insanlar da olmuyor değil. Mesela yol kenarında beklerken eliyle buyurun deyip geçmeme izin veren duyarlı sürücüler bile beni mutlu edebiliyor. 

Sonra okula gidip gelen liseli gençleri görüp üzülüyorum. Kız öğrencilerin sövmelerini duymak moralimi bozuyor.

Kılık kıyafet, edep adap bahsini hiç açmak istemiyorum. 

Eğitim, sanayi, ticaret, siyaset, hiçbiri normal değil sanki...

İnsanlığın geldiği/geleceği nokta bu mu olacaktı?

Kainatın Sahibi, İki cihan mutluluğunun sırrını, Kur'an-ı Kerim'de bildirmişti oysaki...

Sanallığın öyle tesirinde kalmışız ki...

Nasıl bir aldanışla aldandığımızın farkında bile değiliz, ne yazık ki...

İşte bu yüzden mutsuzuz, bu sebeple hep bir şeyler eksik ve gedik!

Şu hayat bilmecesini çözen yok. 

Hepimizin hayatı iki kelimeden ibaret:

Bir varmış(ız), bir yokmuş(uz)...

Gerisi hikaye.

MAZLUMLARIN AHI

Dünyada savaşlar, kan ve gözyaşları arş-ı alaya çıktı.

Bebeklerin iniltisi, çocukların kadınların çığlığı kulaklarımızda çınlıyor. Ama o kahrolası boş kütükler için bir mana ifade etmiyor.

Herkes kör ve sağır olmuş. Diller ise lâl kesilmiş. Kimse dur diyemez olmuş hayasızca akına.

Tek geçer akçe şahsi menfaatler ve konfor alanlarımız.

Bir tavır, bir duruş sergileyen kimsecikler yok.

Lıkır lıkır bebek kanı içer gibi kola içiyor bizim Ümmet-i Muhammed.

Zalim öldürdükçe öldürüyor. Öldürdükçe keyif alıyor.

Bizim gibi tembel, gösteriş budalası olmuş asalak kitleler sustukça susuyor. Sustukça sıranın kendisine geleceğini idrak edemiyor.

Etek boyunu kısalttıkça daha mutlu olacağını sanan ahmaklarla çevrili hayatımız.

İşte bu karamsarlık ve gönül yorgunluğu içinde bir bayrama daha eriştik.

Bu zifiri karanlık ortasında ne kadar bayram olursa artık...

Alvarlı Efe Hazretleri'nin, dizeleriyle teselli buluyoruz:

"Can bula cananını,

Bayram o bayram ola

Kul bula sultanını,

Bayram o bayram ola

*

Hüzn-ü keder def ola

Dilde hicâb ref ola

Cümle günah aff ola

Bayram o bayram ola.

*

Mevlâ bizi af ede

Gör ne güzel 'ıyd(bayram) ola

Cürm ü hatâlar gide

Bayrâm o bayrâm ola." 

***

Ahh eski bayramlar... 

Eskinin her şeyi güzeldi.

Acaba geride kaldığı için mi güzel geliyordu her şey diyorum.

Ama hayır.

Samimiyet vardı. Şartlar ağırdı, koşullar zordu; ama insanlar daha samimiydi, içtendi.

Hayattan daha çok lezzet alıyordu insanlık.

Şimdilerde hep gösteriş olmuş. Dışa dönük, samimiyetsiz hareketler. Hep bir yarış, bir kıyas halinin arasında gelip gidiyoruz.

Bugün şartlar iyi, teknolojik kolaylıklar mükemmel; ama huzur yok.

Hepimizin ağzı çok iyi laf yapıyor. İyilik, güzellik, ahlak, erdem dediniz mi kimse mangalda kül bırakmıyor.

Bakıyorsunuz, sosyal medyada herkes melek. Ama nedense bu melek gibi insanları günlük hayatın içinde göremiyoruz. Trafikte insanlar bir birini yiyor. Adam yanlış otobüse biniyor, şoförü tekme tokat dövüyor. Korna bastı diye, sollama yaptı diye, kibarca uyardı diye hayvanlar gibi saldırıyorlar. Çoluk çocuk, aile var mı bakmadan şiddetin en şerefsizcesini uygulamaktan geri durmuyorlar. 

Özellikle İstanbul'dan yansıyan olaylara insanın lanet okuyası geliyor. Bunca fenalıklar, olsa olsa cehennemde olur diyorum.  

Hani ahlak, sabır, iyilik nerede? Olmayacak şeylerden adam dövmek, öldürmek nedir? Her Allah'ın günü insanı insan doğduğundan pişman eden yüzlerce binlerce iç karartıcı haberler... 

Bu bahis çok su götürür de...

Kalplerimizi çok fena yordu.

ÇALTI'DA BİR BAŞKA BAYRAM...

Geçen Ramazan bayramında memlekete gitmiştik.

Çok güzel bir tat bırakmıştı bende.

Çocukluğuma gittim. O eski bayramları yaşadım.

Anılar canlandı gözümde.

Kah duygulandım kah gülüp geçtim.

Mahalledeki çocukları gördüm, kendi çocukluğuma gittim.

Her şeyde bir eskiye gidiş yaşadım. Sanki bir nostalji denizinde yüzüyordum. 

Kısaca çok uzunca yıllar sonra memlekette geçirdiğim bayram unutulmaz anılar bıraktı bende. Üstelik çağla zamanına denk gelmesi de ayrıca bir güzellikti. Biz ona çocukken 'peyam' derdik.

Dalından çağla yemenin ayrıcalığını bir kez daha denedik.

Kardeşimle motora atladığımız gibi Köyderesi'nden geçip Bademlik'in üstüdeki su deposu mevkisine çıktık.  

Orta Sakarya Vadisi'nin sönmeyen yıldızı Çaltı Vadisi'ni dakikalarca seyrettik. O ulu Ardıç ağacının yanına geçtik. Sağımızda çamlarla dolu Çaltı yaylamız, karşımızda köyümüze adını veren Çal Kayası, hemen yanı başında köyümüzün tam tepesinde Dümbek kayamız... Sol kısma doğru uzanan alabildiğine verimli Çaltı Vadisi'nin seralarla dolu bahçeleri...

Taa uzaklarda bağlar bahçeler... En geride doğa harikası Harmankaya Kanyonumuz... Daha ne ister ki insan..

Altımızda köyden gelen çocuk cıvıltıları...

Sonra o dik yoldan motorla inip rahmetli Borazan dedemizin bahçesine geçtik. Dalları itinayla eğdik, dalından çağlaları afiyetle yedik. 

Kısacası anam, babam, kardeşlerimle güzel bir bayram oldu.

Gelen giden...

Halamız, teyzemiz, konumuz komşumuzla çok tatlı bir esinti bıraktı ruhumda...

Kim bilir, belki bir daha nasip olur mu olmaz mı?

Şimdi geldi çattı Kurban bayramı...

Bir tarafım git diyor. Öbür yanım sorumluluklarımı hatırlatıyor ve iş aş zamanı diyor.

Ruhum bir mengene arasında...

Biz büyüdük de kirlenmiş sanki dünya...

Bu defa da Cahit Sıtkı Tarancı'nın dizeleri imdadıma yetişiyor:

"Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

*

Memleket isterim

Ne zengin-fakir, ne sen-ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

*

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun."

Dedim ya.

Gönül yorgun.

Yaşlanmış dünya, kirlenmiş insanlık.

Hepimiz O'ndan bir canız.

Kimimiz elmas, kimimiz simsiyah çamur.

Siyah ruhlular bizden uzak olsun, sevdiklerimizin ve çocuklarımızın yolu onlarla asla kesişmesin!

Rahmetli babaanneciğimin beni gurbete her uğurlayışında dediği gibi 'helal süt emmişler'le karşılaşsın yollarımız!

Merhametsizler bizlerden uzak, vicdanlılar bize yakın olsun. 

İyilere selam olsun...

Acı ve gözyaşları son bulsun.

Bebekler gülücüklerle büyüsün.

Rabbim nice bayram u bayramlara eriştirsin.