6 Şubat denince yüreklerimizi tarifsiz bir acı kaplıyor.
Cumhuriyet tarihinin en kara günü olan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin 2'nci yıldönümü. Enkaz altında hayatlarını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.
11 ilimizi yıkan deprem felaketinde 53 bin 537 vatandaşımızı yitirdik. Çaresizliğimizi ve tedbirsizliğimizi iliklerimize kadar hissettik.
Asrın en büyük felaketi yıktı geçti ama...
Acaba binalarımızı tekniğine tam uygun inşa edebildik mi?
Zemin etütlerini dikkate aldık mı?
Denetim mekanizmasını tavizsiz işletebildik mi?
Vatandaşlar olarak evimizin durumunu araştırdık mı?
Öyle ya..
Bir eşya alırken en ince ayrıntısına kadar araştıran bizler; canımızı ve sevdiklerimizi emanet ettiğimiz evlerimizi alırken aynı hassasiyeti gösterebildik mi?
Evin konumuna takarken, kolonuna hiç bakmadık...
Ne yazık ki tüm bunlar deprem felaketi kadar acıtan gerçekler!
İsterseniz 11 Şubat 2023 tarihli yazıyı yeniden hatırlayalım:
Deprem felaketi sarstıkça sarsıyor.
Derin bir acı, sözcüklere dökülemeyen ağır duygular yaşıyoruz.
Ateş düştüğü yeri yakar diyorlar. Hayır, bu ateş hepimizi yakıyor.
O saf, temiz yürekli yavrucakların kurtarılma anlarına yürek dayanmıyor.
Arama kurtarma görevlilerimiz insanüstü çabalarıyla mucize kurtuluşlara vesile oluyor.
Hele o masum yavrucaklarla diyalogları yok mu?
Moral vermeye çalışmaları, sarıp sarmalamaları... Çocukların masumiyeti... Gözlerde yaş bırakmıyor.
Görevlilerin birkaç aylık bebekleri kucaklarına alıp ambulanslara koşuşmaları, bazen de kendilerine hakim olamayıp gözyaşlarına boğulmaları bitiriyor insanı...
Sadece bizimkiler mi? Macar'ı, Yunan'ı, Azeri'si, Alman'ı ve bilmem hangi milletten olan kurtarma görevlileri de gözyaşlarına boğuluyorlar. Ağlamaktan mikrofonlara konuşamıyorlar.
En uçuk hayal ürünü senaryoyla çekilen film sahnelerinde bile asla göremeyeceğimiz duygu yoğunluğu yaşıyoruz.
Düşünün, daha birkaç aylık bebekler, 3-4 gün (90-100 saat) nasıl dayanabildiler o soğuk enkazın altında?
Mesela Yağız bebek, 90. saatte sağ çıkarıldı.
Normal şartlar altında 2-3 saate bir anne sütüyle beslenmesi gereken o taze bebekler, korkunç soğukta aç ve susuz nasıl hayatta kalabildiler?
Akıl sır erdirebilen var mı?
***
Allah hiçbir kuluna, bir daha böyle acılar yaşatmasın. Üzerimize ve yüreğimize çöken bu ağır enkazdan bir an önce kurtulmayı nasip etsin!
Gün kenetlenme günüdür. Yardımlaşma, dayanışma günüdür.
Başkasının acısını yüreğinde hissedebilene insan diyoruz.
Bu deprem, insanlık alemi için turnusol işlevi görüyor.
Kim insan, kim iki ayaklı hayvan?
Çok fena yüzümüze vurdu ayan beyan!
Hayvan deyince yıkılan ahır duvarının ardında tir tir bekleyen buzağı geldi gözüme. Düğümlendi yine kelimeler boğazımda...
'Melekten üstün, hayvandan aşağı' olma terazisi var.
Tıpkı can kurtaranlar ile mal yağmalayanlar gibi.
BİR HİÇ.....
Hiçlik yolunda uğradığımız bir istasyondur şu dünya
Ne eksik ne fazla... demiş söz sultanı.
Bu zelzele, acizliğimizi, fakirliğimizi iliklerimize kadar öğretti.
Ama kime?
İnsan olabilene, vicdan taşıyabilene, ibret alabilene.
Ama nasıl?
Zordayken, dardayken, enkaz altındayken aldığı ibreti, bir ömür unutmadan sırtında taşıyabilene.
Ne mutlu kadir kıymet bilene!
En büyük makam nedir bilir misiniz?
"Hiçlik" makamıdır, der Mevlânâ ve noktayı şöyle koyar:
"AŞK" dedi derviş,
hep üç harftir, bazen "CAN" olur
bazen "GAM" olur, bazen kocaman
Bir "HİÇ" ?