Yeni eğitim öğretim dönemi bu hafta başlıyor.
Eğitim öğretim, eğer hayatımıza değer katmıyorsa, 'ya nice okumaktır' demiş, söz sultanı Yunus Emre.
Eğitimcilere çok iş düşüyor.
Anne babalar olarak çocuklara söz geçmiyor.
Sanal alem küçük büyük hepimizi esir almış durumda.
Sosyal medya mecraları, sırf çok tıklanmak ve üç kuruşluk reklam uğruna akla hayale gelmedik seviyesizliklere sahne oluyor. Sosyal medyadaki kokuşmuşluk toplumdaki değer yargılarını yerle yeksan ediyor.
Maalesef durum bu.
Ama öyle bir haldeyiz ki, güleriz ağlanacak halimize!
Eğitim bu yüzden önemli işte...
Eğitim deyince, sınıf geçmekten bahsetmiyorum.
"İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır" diyen Yunus Emre'nin felsefesinden söz ediyorum.
Maalesef kendimizi bilmekten çok uzak noktadayız.
Geçen gün Tıp Fakültesine yolcu taşıyan Özel Halk Otobüsü'nde şahit olduğumuz manzara, beni hayli karamsarlığa itti.
Biz otobüsteyken duraktan 60-70 yaşlarında bir teyze bindi. Ayakları titriyordu, güçlükle yürüyordu.
Otobüste koltukta oturan gençlerden bir tanesi bile kalkıp teyzeye yer vermedi.
Hepsi de kafasını camdan dışarıya çevirdi. Sanki gövdeleri var, ruhları yoktu.
Duyguları, empati yetenekleri ellerinden alınmış gibiydi. Robot gibi kafalarını sağa sola çeviriyor, yaşlı teyzenin acınası halini görmezden geliyorlardı.
Devekuşu misali...
Duyguyu, merhameti, sevgiyi saygıyı çıkarırsanız;'insan' denen varlıktan geriye ne kalır ki..
Düşmesin diye teyzenin elinden tuttuk. Kimse yer vermiyordu, bu nasıl insanlık diye söylenince bir tane hanım efendi yerinden kalktı ve teyzeye yer verdi. Çocuğunu da teyzenin kucağına oturttu. Yaşlı teyze, yerinden kalkan kadının çocuğunu kucağında taşıması şartıyla yer bulabilmişti.
Koca otobüste yaşlı bir teyzenin ayakta kalması beni hayli üzdü.
Büyükler gelince ayağa kalkan nesilden, yaşlılar ayakta kaldığı halde yerinden kalk(a)mayan nesillere...
Vay be, dedim içimden: Bu mu olacaktı, eğitimde/insanlıkta geldiğimiz/geleceğimiz nokta?
Ne var bunda, artık bunlar çok normal', dediğinizi duyar gibiyim.
Ben yine de bunun çok anormal olduğunu, asla alışılmaması gerektiğini vurguluyorum.
Okullar açılırken, bu konuları bir kez daha vicdanlı eğitimcilerin dikkatine sunmakistiyorum.
Çocuklarımıza eğitim veren öğretmenlerimize rica ediyorum.
Müfredatta olsun ya da olmasın; fırsat buldukça çocuklarımıza toplumsal sorumluluklarımızı anlatalım!
Bana göre bilgisayar öğretmekten çok daha önemli bir husustur bu.
Eğitim öğretim döneminde empati kurmayı onlara iyice öğretelim.
Öğretelim ki saygısız, ruhsuz, duygusuz insanlardan kurtulalım.
Diyeceksiniz ki anne babalar ne güne duruyor!
Peki, ebeveynlere de öğretilmediyse ne olacak!
Ya da onlar çabalasa da çocuklarına söz geçiremiyorsa...
O halde bu işin pedagojik ilmini bilen siz değerli öğretmenlerimize çok iş düşüyor çoook...
Allah, hepimizin yardımcısı olsun!